dün akşam "devrim arabalarını" seyrettim... böylesi güzel bir filmi, iki kere vizyona girmesine rağmen, sinemada izlemediğime...

dönüş bavulunu hazırlayan burcu, naz'a dönüp: - ben topuklu terliğimi götürüyorum, istanbul'da hiç terliğim yok... - hayır götüremezsin...

yazı, her şeyi bilen!! hıncal uluç'un fotomaç'a verdiği röportajdan: - bazı otoriteler galatasaray'da hagi ile başlayan 10 numara...

kızlara "hadi hazırlanın! denize gidiyoruz mayolarınızı giyin" dememle hazırlanmaları arasında geçen süre göz açıp kapayıncaya kadardı......

bir galatasaraylı olarak yaratıcılıklarına her zaman hayran olduğum beşiktaş taraftarları, yine yapmış yapacağını... #michealjackson

aşağıdaki anıyı aydın boysan'ın "şerefe" adlı kitabında okudum... şu yaz sıcaklarında böyle mi yapsam acaba diye düşünmeden edemedim....

- biz da sana bakınıyorduk abi ocağın başında göremeyince. - eee? - iskeledeki müşterilerin çay bekliyor. - kaç tane? - yap abi dört beş...

ülkemin kanayan yarasıdır resimdeki sözcük... "bir ikincisi daha var mıdır?" diye soracak olsalar hiç düşünmeden "hafriyat" derim.

iki kere aşık oldum... ağzı süt kokan bir üniversite öğrencisiydim ilkinde...kapısında dört yıl yattım izmir'li kızın...şarkıdaki gibi...

az önce telefonuma bir sms geldi: "sevdikleriniz şu an nerede? tam nerede servisi ile cepten nerede olduklarını öğrenebilirsiniz. kayıt...

- eda, niye kendi odanda uyumuyorsun babacım? - benim odam çok karanlık. - ama bak bizim odamız da karanlık. haydi bakayım, yallah.. -...

odaya girdiğimde naz ve eda'yı çizgi film seyrederken buldum. ekranda iki kişi sürekli olarak "hayır sen, hayır ben" diye çekişip...

güvercinlik'ten geçip gündoğan'a uzanıverecektik hemen. mesafe kısaydı ama açlık ve çaysızlıkta bir o kadar uzundu... yol kenarında daha...

naz'ın ilkokul 1. sınıf türkçe testinden bir soru ve iki şık: sizinle beslenmesini paylaşan arkadaşınıza ne dersiniz? a) çok iyi, yarın...

ne güzel yazmış umur talu: "başarı yolunda koşturup dururken; yakınlarda bir yerlerde değerlerin peşinden giden birilerinin bulunması...

"iple çekerek "yılbaşı" değil "aybaşı" bekleyenler... hele ikramiye alacağı ayı "on bir ayın sultanı" gibi görenler... hindiyle mindiyle...

derinden bir parça çalınıyor kulağıma.... yıllar öncesinden çıkıp gelmiş... bir kadın şarkısıydı. şimdiyse bir erkek söylüyor... bir...