sevgili günlük - 21 eylül 1993'ten:
izmir'e birilerini uğurlarken içim hep burkuluyor. bu şehirde kalan değil hep o şehre giden olmak istemişimdir.
bedenim finike'de doğmuş olabilir ama ruhumun izmir'de can bulduğu kesin. işte bu yüzden ruhum bedenime hep ihanet etti. hayatımdaki iki şehrin -konya'nın ve ankara'nın- sokaklarında bedenimi gezdirirken, ruhum konak'tan karşıyaka'ya vapurla geçiyordu, o güzel akşam üstleri o güzel kızlara imrenerek bakıyordu.
benim tüm düşlerim izmir üstüne...
ama o iki bozkır şehrinin, hele hele ankara'nın hakkını hiç yememeliyim. insanlar, dersler üstüme üstüme geldiğinde, bir sevdadan yenik düştüğümde kendimi onun sokaklarına vurdum. "bilmem ki nasıl anlatsam nasıl" demiş ya şair, işte o sokaklar ben anlatmadan anladı. gözlerimde kırmızı bulutların dolaştığı, yalnızlığımı peşimden sürüklediğim ve yorgun düştüğüm o zamanlarda hep o sokaklar vardı. "sokaklar geçiyordum sızım, hüznüm, gölgem benim" diyerek... sonra bir kahveye oturup çıtır çıtır simit yemenin keyfi alıp götürmüştür her şeyi... ve aldırmadan yine düşmüşümdür yollara çünkü aradığım insanların da o yollarda olacağını biliyordum... işte o yüzden hakkını yememeliyim ankara'nın...
benim tüm düşlerim izmir üstüne...
yaşam her yerde ankara'daki gibi sıkıcı, koyu renk ve zor değil. belki bunu daha iyi anlamak, yaşamın tadını daha çok çıkarabilmek için böyle bir bozkır şehrinde yaşamak gerekli...
şimdi izmir'de olmak vardı anasını satayım diyorum ama ben yine de... bir tepsi midye yemek, kordon'da ellerim ceplerimde dolaşmak, vapurla haydi karşıyaka'ya gideyim demek... şu anda... şimdi... şimdi oralarda olmak vardı ya diyorum...
benim tüm düşlerim izmir üstüne...
çünkü o şehirde hayat var, çünkü o şehirde aşk var, çünkü o şehirde sen varsın...
belki yüzlerce sorun arasında düş kurmaya fırsat bulamıyor o şehirdeki insanlar... ama her sabah gözlerini, benim düşlediğim şehre açıyorlar...
benim tüm düşlerim izmir üstüne...