bazen basit matematikle bir durumu açıklama gayretkeşliği; insanı dışarıda bırakarak hayatı anlamaya çalışmak gibi bir komiklik olarak geliyor bana.
ya da şöyle söyleyeyim teorik bir düşünce, hayatın pratiği karşısında çok fena sopa yiyebiliyor bazen.
"peki bu neden böyle oluyor?" sorusu
gönülden geçen ya da eline göre konuşmak cevaplarında karşılık buluyor. bir adım geri çekilip resmin bütününe bakma isteksizliği, bir atalet hali olabiliyor insanlarda.
bir de karşısındakinden bunu onaylamasını beklemek, inanmasını istemek gibi ruh halleri var ki o kısmı daha da ilginç.
düşünmenin tehlikeli sularında yüzmektense inanmışlığın rahatlığına kurulup önünden akıp giden hayata seyirci olmaktan farksız yaptıkları.
tamam somonların denize varmak için geçtikleri nehiri, daha sonra akıntıya inat ters yüzüp, engel tanımadan dönüş yolculuğunu tamamlama azimlerine sahip olmayabilirler.
ama en azından biraz çaba göstermesini istemek çok mu şey beklemek olur bu insanlardan?
not: bir gün önce öfkeyle yazdıklarımın ertesi gün gazetede vücut bulmuş halini görmek iyi geldi.