"elveda hocam, ne şahane bir adamdın!" diye yazmış mehmet yılmaz kurthan fişek'in ardından.
onunla deniz–güneş konusundaki zevklerimiz de aynı olduğu için birlikte çok tatile de çıktık.
güneşte yatmaktan nefret ederdi, ben de öyle! gittiğimiz otelde ya da yazlıkta kendimize bir gölge yer bulur, bira kasasını yanımıza alır, akşama kadar kitap okur, arada bir sohbet ederdik.
denize girmenin yanlışlığı ve gereksizliği konusunda şöyle bir tez de geliştirmişti: “ilk canlıların denizlerden çıkıp karada yaşamaya başlamaları için milyonlarca yıl süren bir evrim süreci gerekti. şimdi beş dakikalık bir zevk uğruna bütün bu evrim sürecine ihanet etmek doğru olmaz!”
bir gün levent’teki gelişim yayınları’ndan çıktık ve bir taksiye bindik. beşiktaş’ta çarşı içinde bir meyhaneye gitmek gibi bir planımız vardı, zaten birlikte olduğumuzda tek planımız da bu oluyordu.
hoca taksi şoförüne sordu: “hayat nasıl geçiyor?”
sürücü çok efkârlıydı: “abi bizimkisi hayat değil, yaşantı!”