anne babalarımızın derdi ceviz içi bir torundu ama burcu ve ben cetin ceviz çıkmıştık. onların kulakları mutlu haber için kirişte, biz kuyruksuz uçurtma misali göklerde... 5 yılın sonunda heyecanları tükenmişti. “bizim çocuklar tembel çıktı” diyorlardı. onların açık açık söyleyemediğini ise anneanne dedeler daha bir cesaretle dile getiriyordu yüzümüze:
“oğlan/kız büyüttük ellere, vur götünü yerlere”
işim gereği ben izmir’e gitmek, burcu istanbul’da kalmak durumunda kalınca ailelerin umutları yerli tükenmişti. o kadar ki o dönemde bir anda ortaya çıkan burcu'nun mide bulantılarını, uyku hallerini yoğun ve stresli çalışmanın sonucuna bağlıyorlar, ayrı şehirlerde yaşamaya bağlı depresyon tanısı koyabiliyorlardı. birinin de aklına “kızım/gelinim hamile olabilir misin?” diye kuşku tohumu ekmek gelmiyordu. ***
trafik hafta sonları izmir istanbul arasında yoğun seyrederken, hafta içi bu yoğunluğu telefon hatlarına kaydırıyorduk. ışte o haftaiçi günlerden birinde rahatsızlığı canına takedip “artık bir gastrologa görüneceğim” diyerek arayan karıma, sonucu öğrenir öğrenmez muhakkak aramasını, önemli bir durum olursa hemen atlayıp gelebileceğimi söyleyerek kapattım. bir saat sonra telefonum çaldı: + n’oldu karım? neyin varmış? - hamileymişim kocam!!! bu noktadan sonrası tamamen karanlık. evet, hemen atlayıp gitmiştim… hangi noktada çankaya’daki işyerimden çıktığım, ne kadar direksiyon salladığım tam bir meçhul. kendimi menemen’de bir tansaş mağazasında kızımın gelişini kutlamak için içki raflarına bakınırken yakaladım.
kızım diyorum çünkü jinekolog usg’de “göstermedi, bir sonraki gelişinizde belki cinsiyetini söyleyebilirim” derken bile “ben gördüm, kız o” diyecek kadar kafa tutuyordum doktora. diyeceğim uçurur o haber sizi uçurur.