yelken yapmaya gittiğimiz arkadaşlardan biri sabah mesaj atmış “cenevre'deyim. heidi'yi göreceğim. dedesi rahmetli olmuş. gelirken istediğiniz bir şey var mı?” diyerek.
“allah taksiratını affetsin. çok üzüldüm. nur yüzlüydü, nur içinde yatsın” diyerek taziyelerimi ilettim. hemen ardından esas mevzuya daldım. çikolata, çakı ve saat dışında daha yaratıcı bir şey istemeliydim hazır eleman muz orta yapmışken:
“heidi’nin yediği o koca somunlardan bulursan getir hacı abi.” dedim.
eveledi, geveledi, özümüzden kopmayalım, biz de adettendir cenaze evine yemek götürülür diyerek mavraya devam etti.
halbuki bilmiyor olayın önemini. tamam ne bulursak yiyorduk. ekmekle ilgili özel tarihimiz ise üzerine salça sürülerek sokakta lüpletme şeklindeydi. kız ve de kibarcık heidi koca somunun 2-3 lokmada bağına inerken, biz hoyrat oğlan çocukları neler yapmazdık oysa? yemez yutardık herhalde. analarını “bize de aynısından yap” diye elinden tutup ekran karşısına dikenlerimiz vardır eminim. bir neslin pipisi şişti heidi o ekmekleri yerken be...