gezi ile beraber gazeteleri okumayı bırakmıştım. sadecemanşetlere göz atıyordum. 17 aralık'la beraber tekrar taramaya başladım. aslında biraz da iktidarperver kalemlerin hırsızlığı nasıl savunacaklarını görüp eğlenmek içindi çabam.
o cephede değişen bir şey yok, fuzuli zaman sarfiyatı.
bugün de o rutin görevimi yerine getirirken, dört bir taraf'taki iktidar sevicisine destek kuvvet olarak monte edilen bir zatın yazısında "cemaatin bankasının elindeki tahvillerin alındığını" okuyunca sunturlu bir küfür savurdum.
demek ki neymiş?
katılım bankalarının dibs’lere yatırım yapmadığı için kaynaklarını ülke firmalarına fon olarak kullandırmayı esas alan bir iş planına sahip olduğundan bihaber; eline tutuşturulan metni, kulağına üflenenleri yazarak racon kesenler kendilerine gazeteci diyormuş.
küçük bir zirve geçtiğimi sanırken meğer bu zatın tüyün daha büyüğünü "anlı şanlı medya patronlarının sahile sıfır yat limanı" diktiğini yazdığını okuyunca öğrendim.
değil mi ama sahile sıfır yat limanı olur mu hiç?
yat limanı dediğin yaylada olur.