okuyanus yayınları'nın, üç günlük dünya edebiyatı serisinden, harika kaleme alınmış “güncellenmiş bir manifesto” sunuşuyla henüz seyircisi gelmemiş bir salonun ışıkları açılmamış sahnesine çıkardığı 6. romanı “muazzam bey’in değersiz hayatı”.
dünyadan, insanlardan rahatsız; etrafındaki herkesi kendisine ve huzurunu korumak istediği yaşamına tehdit olarak gören aslında kendisi huzursuz bir ruh olan muazzam bey’in ruhunu temizleme çabasını anlatıyor roman.
yazar onur gökşen’in kitabını “hayatın tüm anlamsızlığına rağmen varlıklarıyla ruhlarımızı beslemekten hiçbir zaman vazgeçmeyen zarif insanlara…” adaması da bu yüzden sanırım.
muazzam bey “aldığımız kararların hiçbiri bize ait değildi çünkü kararlarımızın içine daima geçmiş karışırdı. geçmiş ve onun içinde biriktirdiğimiz anılar beynimizin en karanlık kıvrımlarında yıllarca saklanır, yüzünü göstereceği en doğru anı bekler ve hamlesini yapardı. bizler ise hayatımızı kendimizin yönettiğini zannederek, yeni bir karar almanın haksız gururunu yaşar, özgüvenleri yüksek bireyler olarak yaşamaya devam ederdik.” diyerek kendini temize çekmeye çalışıyor ama ruhunu ele geçirmiş olan birilerini öldürme duygusundan da sıyrılamıyor.
bir yandan olayları kendi gerçekliğinde yaşayıp, yaşanmış gibi kurgulayıp, sonuçlarına da yine kendi kafasında katlanmak isterken bir yandan da gururla niye yaptığını anlatmak, herkesin onu sevmesini, takdir etmesini, o güne kadar yaşadığı, bir boka benzemeyen değersiz hayatına bir anlam gelmesini istiyor.
“ne kadar garip, isimlerimiz bize ait değil aslında. ailelerimizin bizlere bıraktığı bir etiket, bir miras, kader ya da her neyse, ne yaparsak yapalım onlardan kurtulamayız…” diyen, hayalle gerçek arasında gidip gelen bir dünyanın kahramanı olan muazzam bey kendini bekleyen geleceğe muzaffer adımlarla yürüyüp gidiyor romanın sonunda.
ve son söz: güzel bir gün öl(dür)mek için…