19 şubat 2001 mgk’da yaşanan kriz ve sonrasında ülke olarak duvara tosladığımız dönemi göbeğinden yaşayanlardan biriyim ben de. çok ağır bedeller ödeyerek çıktık o günlerden. finans piyasaları çalışanlarıyla, batan bankalarıyla belki de bunu en derin hissedenlerinden oldu.
işini kaybedenler; sadece işini kaybetmekle kalmayıp yolunu kaybedenler; kendisine yeni yollar çizenler; küllerinden yeniden doğanlar...
karakterler o kadar aşina ki, gelecek olan krizi öngören banka yönetim kurulu başkanı şahbaz; bunu uygulamaya koyan genel müdür mehmet; haber yapımcısı yeşim; dibe vuran genel müdür yardımcısı kazım; banka çalışanı esra.
anlatıcı, elinde bir kamerayla hayalet gibi dolanıp duruyor kahramanların arasında. o kamera kah röntgenliyor, kah mahçup olup öteye dönüyor. kurgunun da bir film senaryosu gibi olması bunu doğruluyor. tansiyonu yüksek bir dönemin sabun köpüğü romanı gibi. o günleri tekrar hatırlamak adına okunabilir.
bende kalan tortusu ise oruç aruoba’nın ta o günlerde söyleyip bugün de geçerliliğini koruyan tespitleri:
“özal döneminden sonra üretmenin değil satmanın değer olduğu bir ekonomi ortaya çıktı. şu anda türkiye’de zor durumda olanlar üreticiler çünkü bir şey ürettiğin zaman zarar ediyorsun, bir şey sattığın zaman kar ediyorsun. felsefecinin sorumluluğu: üretmenin asıl sahici değer olduğunu, satmanın değer olmadığını anlatmaya çalışmak. borsa seanslarını gözünüzün önüne getirin. orası bir tapınak sanki. borsa uzmanları, dealer’ları da rahip. tek kutsal şey para.
para kutsal değil ki. para bir aracı. parayı tek başına bir amaç haline getirdiğin zaman mutsuz olursun. kapitalizm üretim üzerine dayalı bir şeydir. kapitalist toplumun işlemesi hep daha fazla üretim üzerine dayalıdır. öyle bir nokta geldi ki iktisat tarihinde, tüketime dayalı olmaya başladı her şey. tüketim ne demek? satış demek. yani artık ne ürettiğin önemli değil, satmayı biliyorsan satacaksın. bundan sonraki aşama ise çöküş. gümm! diye dibe vuracağız bir noktada. üretimi göz ardı ettiğiniz noktada çökersiniz.
düşünce üretmeyen insana insan denebilir mi? çünkü insan kendini üretir aslında temelde. ürettikleriyle kendisini yapar. türkçede nefis bir kavram var. emek. bir şeye emek vermek. dünyanın başka bir dilinde yoktur. emek verilmeli. üretilmeli.”
son söz: “halkına kurdeşen döktürür bu ülke”