top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAli Orhan Yalcinkaya

çok eskiden rastlaşacaktık


"yedi sene evvel bir sabah evden çıktım, dedi. tam yirmi bir yaşındaydım. bir şubat ayıydı. ama bizim dere içi, bir bahar sabahı gibi ılıktı. menekşeler kokuyordu. ben kucağımda çiçeklerle beyoğlu'na çıktım. çiçekpazarı'nda çiçekleri sattım. on dokuz lira aldım. hiç içki içmemiştim; içtim. üç sene evvel evlenmiştim, ama boyalı, kokulu kadın hiç koklamamıştım; kokladım. ondan sonra eve gitmedim. sağ mı, ölü mü evdekiler, bilmem. hiçbirine bir yerde rastlamadım. bir ihtiyar babam vardı. bir anam, bir karım, iki çocuğum. çocuğumun biri bir buçuk yaşında, ötekisi dokuz aylıktı. bildiğin gibi badem sattım. sonrasını bilirsin..."

sonrasını söyleyeyim: sait faik'in lüzümsuz adam'ındaki "menekşeli vadi" öyküsünden yukarıdaki bölüm. lütfi akad'ın vesikalı yarim filmi'nin senaryosuna esin kaynağı olduğu söylenir. vesikalı yarim'i aklıma getiren de şükran ay arka fonda "kahverengi gözlerini" söylerken dört kafadarın kadehleri kaldırırken ettikleri kelamdır.

durduk yere insan niye böyle bir sahneyi hatırlar diye sorarlar adama. iki kardeşim, ankara'da bir masaya göçüp "olaydın iyiydi" diye bir fotoğraf paylaşınca deli gönül uçup konmak istiyor yanıbaşlarına.

son söz: "gönüller bir olsun"

61 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page