Ali Orhan Yalcinkaya
Paran mı var, derdin var
Arthur Conan Doyle, 41 sene daha yaşasaydı (öldüğünde 71 yaşındaydı) Sherlock Holmes’un yaşadığı Baker Sokak’ta, Eylül 1971'de kasasına tünel kazılarak girilen ve milyonlarca sterlin değerinde nakit para ile mücevherin çalındığı Lloyds Bank soyguncularını oturduğu yerden bulmasını sağlardı eğer İngiliz makamları izin verseydi. İzin verseydi diyorum çünkü ulusal güvenlik gerekçe gösterilerek olayın dört günden fazla gazetelerde yer bulmaması ve hikayenin kısa sürede unutulması sağlanarak üstü kapatılır. Amaç kraliyet ailesini korumaktır. Böylesine esrarengiz bir olaydan bir film çıkarmaktan geri durmaz Hollywood elbette.

Dün Financial Times’ta okuduğum bir haber hatırlamama neden oldu bu hikayeyi.
Merkez Bankaları, büyümeyi teşvik etmek için faizleri düşürüp parasal genişleme yaparken meğer akıllara kötü şeylerin üşüşmesine de neden olabiliyormuş.
Avrupa Merkez Bankası (ECB), negatif faiz uygulamasına geçince bazı bankalar ve sigortacılar bu kadar paranın nerede saklanacağı konusuna kafa patlatmaya başlamış bile.
ECB’nin Mart ayında yapmış olduğu faiz indirimi sonrası, 19 Avrupa ülkesinin bankaları kendi ulusal bankalarında tutulan paralar için yıllık %0,4 ödemeye başladı. 2014 yılında faizler negatif bölgeye düştüğünden beri bunun bankalara olan maliyetinin yaklaşık 2,64 milyar Euro olduğu hesaplanmaktaymış. ECB’nin yeni bir faiz indirimine gitmesi durumunda bu rakam daha da şişeceğinden, bankacılar ve sigortacılar kara kara düşünmekteymiş.
Akla gelen çözümlerden biri elektronik olarak tutulan bu meblağın tamamen nakde dönüştürülmesi olmuş. Mesela Almanya’nın en büyük ikinci bankası olan Commerzbank bu yönde bir adım da atmış. Ama İsviçreli bir emeklilik fonu paraları kendi kasasında nakit olarak saklamak üzere çekmek istediğinde reddedilmiş. Faiz indiriminden sonra bir de üste para vermek durumunda kalan bankalar bu kesintiler olmazsa daha fazla kredi verebileceklerini savunmaktaymış.
Parayı saklamak ve taşımak tek dert olsa iyi, çekeceğiniz paranın küpür büyüklüleri de bir sorunmuş. Hele ECB’nin 2018’de 500 Euroluk banknotları tedavülden kaldıracağı ve yerlerine 200 Euroluk banknotları süreceği düşünüldüğünde daha fazla saklama hacmini ihtiyaç olsa da yer buluruz diyormuş bankacılar. Soygun riski, deprem ve diğer doğal afetler dile getirildiğinde bu riskleri makul bir fiyata sigortalayacak şirket de buluruz diyorlarmış. Öyle ki, saklanacak paranın sigorta maliyetinin 0,5 ile 1 cent arasında olacağını bile hesaplamışlar. Her ne kadar şimdilik, ECB’nin mevcut negatif faizlerinden daha maliyetli olsa da İsviçre’deki -0,75 faiz dikkate alındığında başa başa gelmekteymiş. Elbette bankalar bunu yapmaya kalkışırlarsa önce kendi ulusal merkez bankalarından gerekli onayları almak zorunda.
Merkez Bankalarının negatif faiz uygulamasının bu şekilde tartışılıyor olması akıllıca olmayabilir ama İngiliz makamlarının yaptığı gibi olayın üzeri örtülmüyor en azından.
Ama yine de şu tespiti yapmaktan duramıyorum:
Paran mı var, derdin var.
***
Federal Açık Piyasa Komitesi'nin Temmuz ayı toplantı tutanakları, ABD'de istihdam piyasasının tam olarak toparlandığına veya toparlanmaya yaklaştığına ve bir faiz artırımının yakın zamanda geleceğine inandıklarını; büyüme, istihdam ve enflasyon görünüm konusunda güçlü bir konsensüse ulaşana kadar faiz konusunda bir adım atma taahhütünde bulunmayacaklarına işaret etti. İngiltere'nin AB'den ayrılma kararının yarattığı belirsizliğin ve Mayıs ayında istihdamda büyümede görülen yavaşlamanın gerilediğine de dikkat çekildi.
Bugün Merkez Bankası Beklenti Anketi ile Euro Bölgesi TÜFE rakamlarını takip edeceğiz.