İnsanların, olaylara yaklaşımı farklı olabiliyor. Kimi dünya yansa yorganım yok içinde derken, kimi pireyi deve yapmakla kalmayıp yorganı da yakıyor.
Peki böyle davranmaya iten sebep ne? Olaylarla başa çıkabilmek için genlerimiz mi yoksa yaşadığımız çevre ve deneyimlerimiz mi belirleyici?
Sinir sistemimizdeki nöronlar vasıtasıyla bilgiyi aktarımı gerçekleşmekte. İletişim, sinir hücrelerinin aralarındaki bağlantı noktalarından gönderilen iletilerle sağlanmakta. Her bir nöronun diğer nöronlarla arasında 7.000 bağlantı noktası olduğu, insan beyninde 100-500 trilyon arasında bağlantı noktası olduğu hesaplanmakta. Bizler çok daha fazla bağlantı noktasıyla dünyaya geliyormuşuz; 3 yaşındaki bir çocuğun yaklaşık 1 katrilyon bağlantı noktasına sahip olduğu ve büyüdükçe azaldığını söylüyor bilim adamları, tıpkı “biz büyüdük ve kirlendi dünya” diyen şarkı gibi.
Bu iletişim “sinir ileticileri” adı verilen kimyasallar sayesinde gerçekleşiyormuş. İnsan beyninin kaç farklı sinir ileticisinden yararlandığı bilinmemekle beraber araştırmalar 100’den fazla iletici molekülün GBT’sini çıkarmış vaziyette.
İşte bu sinir ileticilerden birinin adı “anandamid”. Beynimizin mutluluk, rahatlık ve huzur duygularını iletmesine yardımcı oluyormuş. Sanskritçe’deki mutluluk ya da neşe sözcüğü ”ananda”dan türetilmiş.
Anandamid’in düzeyini ise FAAH denilen (yağ asidi amid hidrolaz) enzim belirlemekteymiş. FAAH enzimi düşük olanların sadece rahat davranmakla kalmayıp, geçmişte yaşadıkları olumsuz deneyimleri çok daha kolay unutabildiklerinden hareketle böyle olmasına neden olan bir gen var mı diye araştıran bilim adamları şunu görmüş:
FAAH varyantı bir gen farelere aktarıldığında, labirentte deli gibi dolanan farelerin açık bölümlerde daha fazla zaman geçirdikleri; kapalı yerde kalan farelere göre daha huzurlu oldukları tespit edilmiş. Anandamid düzeyi yüksek olan insanların ve farelerin, korku ve kaygı durumlarından çok daha çabuk sıyrılabildikleri görülmüş.
***
Uzun bayram tatilinin hemen öncesinde gelen veriler mutluluk, rahatlık ve huzur veren cinsten değildi.
Neler miydi bunlar?
Türkiye Ekonomisi 2016 yılının ikinci çeyreğinde yıllık bazda beklentilerin altında %3,1 büyüdü. 2. çeyrek medyan büyüme beklentisi %3,35 düzeyindeydi. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış verilere göre GSYH, bir önceki yılın aynı dönemine göre 2016’ın ilk çeyreğinde %4,4 büyümüştü. 2. çeyrekte bunun %3,0’e gerilediğini gördük.
Tüketim kanalından özel tüketim ve kamu destek vermiş olsa da GSYH büyümesi 2. çeyrekte ivme kaybetti. Yatırımlar kanalından bu çeyrekte katkı gelmezken, zayıf ihracat ve daralan turizm sektörünün etkisiyle net ihracatın negatif katkısının genişlemesi, büyümenin bir önceki döneme göre hız kaybetmesinin nedeni olarak karşımıza çıkmakta. Öncü veriler 3. çeyrekte de yavaş büyüyeceğimizin işaretlerini vermekte.
Temmuz ayı Sanayi Üretim Endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre (arındırılmamış) %8,4 düşerken, bir önceki aya göre %17,3 azaldı. Beklenti geçen yılın aynı ayına göre %3,0 azalış olacağı yönündeydi. İkinci çeyrekte sanayi üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre %2,9 artış gösterirken ilk çeyrekte %5,6 düzeyinde artış gerçekleşmişti. Enerji hariç tüm alt endekslere baktığımızda aylık bazda düşüş oldu. Özellikle dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarındaki düşüş, yılın ilk yarısında görece güçlü seyreden iç talebin ivme kaybettiğine işaret ederken tüketimin büyümeye katkısının zayıf olacağının sinyallerini verdi.
Temmuz ayında Cari İşlemler Dengesi ise 2,6 milyar dolar açık verdi. Geçen yılın aynı ayında açığın 3,1 milyar dolar olduğu dikkate alındığında veri %17’lik bir azalışı ifade etmekte. Böylece 12 aylık birikimli cari açık 29,4 milyar dolardan 28,9 milyar dolara gerilerken, geçen yıl Temmuz ayında 5,8 milyar dolar olan dış ticaret açığı %37 azalarak 3,7 milyar dolar oldu. 3,0 milyar dolar fazla veren hizmetler dengesinin %46 azalışla 1,6 milyar dolara gerilemiş olması cari açıktaki iyileşmeyi sınırlayan faktördü. Ağustos ayı geçici gümrük verileri dış ticaret açığının %4,7 azalacağını göstermekle beraber turizmdeki kayıplar dikkate alındığında, Ağustos’ta cari açığın tekrar genişleyerek 31 milyar doların üzerine çıkabileceğine işaret etmekte.
***
Bu haftanın gündemi de mutluluk, huzur ve rahat vadetmiyor.
Gerek yurt içinde gerek yurt dışında merkez bankalarının atacağı adımlar haftanın seyrinin belirlenmesinde etkili olacak.
Perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı gerçekleştirilecek. İşlenmemiş gıda fiyatlarında görülen düşüşün, enflasyonun seyrine olumlu katkı verdiğini görmüştük. Merkez Bankası’nın, küresel koşulların da izin vermesi halinde, sadeleştirme yönünde adımlar atmaya devam etmesi için alan bulunmakta. Salı günü açıklanacak Merkez Bankası Beklenti Anketi de bu yöndeki gelişmeleri görmek açısından önemli. Pazartesi günü İşgücü İstatistikleri, Merkezi Yönetim Bütçe gerçekleşmeleri ve Tüketici Güven Endeksi içeride izlenecek diğer veriler.
Yurt dışında ise Fed ve Japonya Merkez Bankası’nın atacağı adımlar ve yapacağı açıklamalar önemli. ABD’de beklentilerin üzerinde gelen TÜFE verileri, Fed'den 21 Eylül'de “şahin” tonda bir açıklama gelebileceğine işaret ediyor.
***
Artık daha fazla inanmaya başladım bu topraklarda yaşayan bizlerin genlerinin farklı olduğuna.
Anandamid düzeyimizin hiç düşmediği, korku ve kaygılardan hemencecik sıyrılıverdiğimiz bir hafta dileklerimle.