Uzunca bir süredir şantiyeye dönen ve kafanızı nereye çevirseniz göğe yükselen dev vinçleri gördüğünüz İstanbul’u gezmeye gelen bir turistin tweetini görmüştüm.
Şöyle diyordu:
“Sizler İstanbul’u 1453’te fethetmişsiniz ama hala yerleşememişsiniz.”
18. ve 19. yüzyıl Osmanlı-Türk mimari sanatına damga vurmuş ve o zamanlar İstanbul’u ve çevresini baştan inşa eden ve bu şehrin en güzel yapılarını inşa eden “Balyan Ailesini” eminim duymuşsunuzdur. Öyle ki, ailenin imparatorlukta mimariye nasıl yön verdiğine dair tuğla kalınlığında “Osmanlı Mimarlığı’nda Balyan Ailesi’nin Rolü” adında bir kitap bile yazılmıştır.
Dört nesil boyunca tam altı Osmanlı Padişahına hizmet eden bir aileden bahsediyorum. Onların ismini duymadıysanız bile Dolmabahçe Sarayını, Çırağan Sarayını, Yıldız Sarayını, Beylerbeyi Sarayını, Selimiye Kışlasını, Taşkışlayı,Ihlamur Kasrını, Ortaköy Camiini ve daha adını hatırlayamadığım binaları eminim duymuşsunuzdur.
İstanbul dışında yapılan tek saray da Balyan kardeşlerden Amira Karabat Balyan elinde çıkma Kasr-ı Hümayun’dur. İzmit’in merkezinde müştemilatı ile birlikte geniş bir alanda yer alır. Sultan Abdülaziz döneminde (1861-1876) yapılmıştır.
***
TÜİK’in yayınladığı Fiyat Endeksleri ve Enflasyon, Sorularla Resmi İstatistik Dizisi kitapçığında TÜFE mal ve hizmet sepetinin nasıl belirlendiği şöyle anlatılmış.
“TÜFE’nin temeli, hanelerin belirli bir dönemde yaptıkları tüketim harcamalarına dayanmaktadır. Tüketim harcamalarına konu olan mal ve hizmetlerin neler olduğu ve ne miktarda satın alındığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için hanehalklarının tüketim harcamaları “Hanehalkı Bütçe Anketi” ile, turistlerin tüketim harcamaları “Yabancı Ziyaretçiler Anketi” ile, okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, hastane, hapisane, kışla ve orduevlerinde yaşayan kişilerin tüketim harcamaları da “Kurumsal Nüfusa Yönelik Tüketim Harcamaları Anketi” ile belirlenmektedir.
Her bir mal ve hizmet için yapılan tüketim harcaması; toplam harcama içinde aldığı paya göre sıralanarak, her bir harcama grubunda önemli paya sahip mal ve hizmetler sepetine dahil edilmektedir.”
TÜFE ile Gıda ve Alkolsüz İçecekler Grubundaki yıllık enflasyon değişimine baktığımızda gıda fiyatlarındaki volatilitenin yüksek olduğunu görülüyor.
Her iki endeks arasındaki farkı(spread) aldığımızda bu volatilite daha net görülmekte.
TÜFE Ana Grup Ağırlıklarına baktığımızda Gıda ve alkolsüz içkiler grubu en büyük paya sahip olmakla beraber 2010 yılından itibaren bu oran zaten azalmakta.
Enflasyon sepeti içerisindeki madde sayısının 2013 yılı ile beraber azalmaya başlayarak 2016 yılında 417 maddeye kadar gerilemiş durumda.
Artık bu noktadan itibaren gıda enflasyonunun G7, EU28(Avrupa Birliği), EU19(Euro Bölgesi), OECD ve Türkiye özelinde nasıl seyrettiğine bakabiliriz. Türkiye’deki gıda enflasyonun yüksek olduğu net şekilde görülmekte.
Pekiyi, gıda ve alkolsüz içecekler grubunun yıllar itibarıyla dağılımdaki payının aşağıda seçilmiş ülke grupları ile kıyasladığımızda ise şunu görmekteyiz. Evet Türkiye’de sepet içerisinde bu grubun payı yüksek ama Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği çok fazla değişim göstermezken Türkiye’de bu payın %27,60’tan %23,68’e kadar gerilediği görülmekte.
Enflasyonun gidişatını, gıda ve alkolsüz içecekler grubunun paylarını gördük; bu arada kişi başı gelir nasıl seyretmiş diye sorulduğunda onun da grafiği aşağıda.
Grafik bize 2010-2015 dönemi arasında Türkiye’de kişi başı gelirin 10.000 dolara kadar tırmansa da sonra 9.200 dolara kadar gerilediğini, Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği’nde ise çok fazla değişim göstermediği gibi arttığına işaret ediyor.
***
Kasr-ı Hümayun’un Sultan Abdülaziz döneminde yaptırıldığını söylemiştim.
Hem o zamanlar memlekete yeni gelen yandan çarklı vapurla seyahat etmek hem de bu sarayı görmek üzere yola çıkar Abdülaziz.
Padişahın geleceğini öğrenen ahali sahile akarken, bir kısmı da Karamürsel’den kayıklarla deniize açılır. Yandan çarklı İzmit açıklarına geldiğinde Karamürselliler padişaha bir küçük sepet kiraz ikram ederler.
Sofrasına gelen sepetin içindeki kirazlar bir tepsiyi doldurmakla kalmayıp taşınca, padişah “Şu sepet ufak tefek görünür amma, bakın içinden bir tepsi dolusu kiraz çıktı. Karamürsel sepeti deyip geçmemek lazım” der.