Nasıl yapıldığını ilk gördüğümde İsmail Abi gibi hayal kırıklığına uğramadığım gibi bu minik zerrecikleri nasıl oluyor da oluyor ipliksi yumak haline geliyor diye düşünmüştüm. Sonuçta elimde tuttuğum tüy gibi hafif pempe kocaman bir buluttu.
Beceremezdim doğru dürüst pamuk şeker yemeyi çünkü bir türlü istediğim büyüklükte lokmayı koparamadığım hissine kapılırdım her seferinde. Büyük bir “çaba” gerektirirdi yemesi ama yediğim anda da uçar giderdi geride yüzümde kırmızı bir boya, ağzımda tatlı bir tat bırakarak. O zahmete değerdi doğrusu.
Bu yine de “hafif” bir tatlı olduğu ve çok çabuk bittiği gerçeğini değiştirmez pamuk şekerin.
***
Şimdi böyle bir tatlı girişin ardından, para ve kur politikasına ilişkin nasıl öngörüler içerecek diye merakla beklediğim Merkez Bankası’nın Finansal İstikrar Raporu pek iyi gitmeyecek farkındayım ama sindirime yardımcı olduğunu söyleyebilirim.
* Türkiye’de, küresel tahvil piyasasındaki olumsuz gelişmelerin finansmana erişim açısından yansımalarının sınırlı kalacağı öngörülmekte. Bununla birlikte, küresel faizlerin yükselmesiyle finansman maliyetlerinin bir miktar artması beklenmekte.
* Türkiye’nin en önemli dış pazarı konumundaki Avrupa bölgesinde büyümenin düşük bir ivmeyle de olsa devam etmesi, Rusya’ya yapılan ihracatta toparlanma, enerji fiyatlarının ılımlı seyri ve TL’nin değer kaybıyla artan rekabet gücü orta vadede cari açıktaki azalma eğiliminin devamını sağlayabilecek gelişmeler. Bu durumun, küresel finansal piyasalarda belirsizliğin arttığı bir dönemde dış finansman ihtiyacını azaltmak suretiyle finansal istikrara katkı sunması beklenmekte.
* Yakın zamandaki jeopolitik gelişmeler, küresel büyümedeki durgunluk ve yurt içi gelişmelerin etkisiyle zayıflayan ekonomik faaliyetin, gerek iç talebin gerekse ihracat pazarlarındaki görünümün iyileşmesiyle 2017 yılında daha olumlu bir patikaya girmesi muhtemel gözükmekte.
* Döviz piyasalarında gözlenen hareketliliğin temel nedeninin gelişmiş ülkelerin gelecek dönem faiz politikalarına yönelik belirsizlikler olduğu değerlendirilmekte.
* Gelişmekte olan ülke para birimleri açısından net değer kayıpları görülürken, Meksika pezosu ve Brezilya reali’nin negatif ayrıştığı belirtilerek bu gelişmede, ABD seçim sonuçlarının etkisiyle başta tahvil piyasaları olmak üzere gelişmekte olan ülke piyasalarında yaşanan yoğun portföy çıkışları etkili olduğu ifade edilmekte.
* İlerleyen dönemde, küresel gelişmelere bağlı olarak Euro’nun ABD doları karşısında değer kaybının devamının pazar yapısı nedeniyle ithalatta ABD doları kullanımının ihracatta ise Euro kullanımının yaygın olmasından dolayı dış ticaret dengesi üzerinde sınırlı olumsuz etkisi olabileceği beklenmekte. Benzer şekilde, petrol fiyatlarındaki olası artışların da cari açık üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabileceği değerlendirilmekte. Diğer taraftan Rusya ile normalleşme sürecine girilmesinin, 2017 yılında hem ihracat hem de turizm gelirleri üzerinde olumlu etki yaratması beklenmekte.
* Enerji fiyatlarındaki yükseliş eğilimi ve turizm gelirlerindeki toparlanmanın yavaş olmasının cari açığı kısa vadede bir miktar olumsuz etkileyebileceği söylenmekte.
* Faiz giderlerindeki dönemlik düşüş ve vergi dışı gelirlerdeki yüksek oranlı artışa karşın, faiz dışı harcamalardaki hızlı artış ve vergi gelirlerindeki artış oranının yavaşlaması sonucunda merkezi yönetim bütçe performansının önümüzdeki dönemde bir miktar bozulacağı öngörülmekte.
* Şirketlerin YP açık pozisyonunun artış eğiliminin sürmesi yabancı para (YP) riski açısından bir kırılganlık faktörü olarak değerlendirilse de kur risklerini azaltıcı unsurların göz ardı edilmemesi gerektiği söylenmekte. Buna gerekçe olarak da reel sektörün YP finansal yükümlülüklerinin büyük bölümünün beş yıl üzeri vadeli kredilerden oluşması gösterilmekte. Bu yükümlülükler daha çok ihracatta önemli paya sahip sektörlerde (ör. imalat sanayi) ve devlet hizmet/ürün satın alma garantisi olan kamu-özel sektör işbirliği (KÖİ) projeleri kapsamında enerji, ulaştırma, sağlık ve inşaat sektörlerinde yoğunlaştığı vurgulanmakta. Uluslararası piyasalardaki gelişmeler ve kurdaki dalgalanmaların bu sektörlerdeki ürün fiyatlamalarına yansıtılmasının, ihracat gelirlerinin sağladığı doğal korumanın ve devlet satın alma garantilerinin önümüzdeki dönemde oluşabilecek talep ve kur şoklarına karşı reel sektörü destekleyeceği değerlendirilmekte.
* Reel Sektör Kur Riski Finansal olmayan özel sektör firmalarının net döviz açık pozisyonu artış eğilimini sürdürdüğü; açık pozisyonun TCMB döviz rezervlerine oranının yüzde 200 ve bir yıllık toplam mal ve hizmet ihracatına oranının yüzde 100’e yaklaştığı söylenmekte. Kısa vadeli açık pozisyonun sıfıra yakın olması firmaların kısa vadede kur şoklarına karşı dayanıklı kılsa da uzun vadeli açık pozisyonda süregelen yükselişin kur risklerini canlı tuttuğu belirtilmekte. Toplulaştırılmış tutar bazında incelendiğinde, toplam açık pozisyonun risk unsuru olabileceği değerlendirilse de bu risklerin doğurabileceği etkiler firmaların mali yapılarına, borçlarının vadelerine, korunma yöntemlerine ve fiyatlama güçlerine bağlı olduğu; uzun vadeli ve büyük miktarlı finansman KÖİ yatırımlarının neredeyse tamamının YP cinsi kaynakla finanse ediliyor olmasının da açık pozisyondaki artış eğilimine önemli katkı yaptığına dikkat çekilmekte.
Bayağı önemli şeyler söylüyor ve öngörülerde bulunuyor değil mi? Ama raporu okurken Merkez Bankası’nın çok iyimser olduğu hissine kapıldım nedense.
Nedenlerden biri OPEC üyesi ülkelerin, 2008 krizinden sonra ilk kez petrol üretim seviyesini günlük 1,2 milyon varil düşürme kararı alması mesela. Petrol arzında günlük 1,2 milyon varil kesintiye gitme kararı aldığı haberi ile Brent petrolünün varil fiyatı 50 doları aştı. Anlaşmada Suudi Arabistan’ın ekonomik sıkıntıları ve buna bağlı olarak strateji değiştirmesi etkili.
Pekiyi bize etkisi ne olacak diye baktığımda şöyle kaba bir hesapla kararın petrol fiyatlarını %10 yukarı taşıdığını varsayarsak bunun cari açığa yaklaşık 2,5 milyar dolarlık bir ek yük getireceğini söyleyebiliriz. Bu arada 2017 için OVP’de öngürülen fiyatın 50,7$/varil olduğunu hatırlatmalıyım.
Son birkaç değerlendirmede Ekim ayı dış ticaret rakamları üzerine.
Ekim ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayına göre %13,2 artarak 4,164 milyar dolar oldu. Geçen yılın aynı ayında açık 3,678 milyar dolar düzeyindeydi. Ekim ayı itibariyle ihracat %3 azalarak 12,841 milyar dolar olurken, ithalat %0,5 artışla 17,004 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bir önceki aya göre ihracat %17,7, ithalat ise %11,2 artış gösterdi.
12 aylık birikimli ihracat 140,454 milyar dolar olurken ithalat ise 197,227 milyar dolar oldu. 2015 sonunda 63,356 milyar dolar olan dış ticaret açığının 2016 Ekim ayında birikimli olarak bir önceki aya göre artarak 56,773 milyar dolara yükseldi. Ocak-Ekim itibariyle karşılaştırıldığında ihracat 2015 yılının aynı dönemine göre %2,8 gerilerken, ithalattaki gerileme %5,8 olarak gerçekleşmiş ve buna bağlı olarak da dış ticaret açığı %12,5 daralmış bulunmakta. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ekim’de bir öncekin yıla göre azalarak %78,3’ten %75,5’e gerilerken; Ocak-Eylül dönemi olarak karşılaştırıldığında ise %69,5’ten %71,7’ye yükselmiş bulunmakta.
Ocak-Ekim döneminde enerji maliyetinin 21,9 milyar dolar. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 32,2 milyar dolar düzeyindeydi. 2015 yılında 37,8 milyar dolar olan enerji maliyeti, 2016 yılı Ekim ayı itibariyle birikimli olarak 27,5 milyar dolara kadar gerilemiş bulunmakta.
Özellikle üretim, iç talep ve yatırımlar açısından gelişmeleri anlamamıza yardımcı olan ithalat alt gruplarına baktığımızda Ekim ayında sermaye malı ithalatı %5 artarken, ara malı ithalatının %1,3 azaldığı görülmekte. Tüketim malları ithalatında ise %3,2 artış söz konusu. Ocak-Ekim dönemi itibariyle bakıldığında yatırım malı ithalatı %3,3 artarken ara malı ithalatı %8,5, tüketim malları ithalatı ise %3,3’lük azalmış bulunmakta.
Bu rakamlar, cari açığın Ekim sonu itibariyle 33,3 milyar dolar civarında olacağına işaret etmekte. OVP’de 31,3 milyar dolar olarak yer alan cari açık gerçekleşme tahmininin yıl sonuna kadar genişlemeye devam edeceğini görülmekte. Finansal İstikrar Raporunda da vurgulandığı gibi Euro Bölgesi’nde sanayi üretimindeki ivme kaybı ve ekonomik görünümdeki yavaşlama ile birlikte güven endekslerindeki düşüş; en önemli ihracat pazarlarımızdan biri olan İngiltere'de Brexit’in etkisi, ihracat açısından olumsuz gelişmeler olmakla birlikte Rusya ile normalleşme sürecine giren ilişkilerin ihracata yapacağı olumlu katkı bunu dengeleyebilir. ABD başkanlık seçimleri sonrası kurlarda yaşanan yukarı yönlü hareket de son iki aydır artan dış ticaret açığının yükseliş hızını yavaşlatabilir.
***
Sürprizi sona sakladım.
İnanmayın sadece çocukken yendiğine, her yaşta yenir pamuk şeker.