Viyana’daki bir basın toplantısı sırasında, bir kadın Lalo Schifrin’e, az sonra bahsedeceğim şarkının, neden 5/4’lük olduğunu sorar. Gezegenler arası seyahat eden uzaylıların beş bacaklı olduğunu ve biz dünyalıların müzikleriyle daha kolay dans edebilmeleri için olduğunu söyler.
Sadece soran kadın inanmaz buna, ertesi gün Viyana’da çıkan tüm dergilerde haberdir söyledikleri. Menajeri arayıp “ne yapmayı çalıştığını” sorar Schifrin’e.
Aslında yaptığı kışkırtıcı bir şeydir. Zamanın kısıtlı olduğu televizyon gibi bir mecrada, ev ahalisi mutfaktayken salonda açık olan televizyondan duydukları müziğin bekledikleri programın başladığını hemen haber vermesidir istediği. “Eğer film müziği mektup yazmaksa, televizyon ve dizi müziği telgraf çekmek gibidir” diyerek tanımlar.
Merak ettiniz değil mi parçayı?
Bond serisinin rüzgarını arkasına alan casus dizi furyasının efsanelerinden, 1960’lı yıllarda dizi olarak başlayıp günümüzde film serisine dönüşen “Görevimiz Tehlike”’nin ikonik tema müziğinden bahsediyorum.
***
20 Aralık’ta yapılan 2016 yılının son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının ardından yazdığım Nehir Kenarında Beklemek başlıklı sabah notunu
“Yani bekleyeceğim, gelişmeleri izleyeceğim, proaktif değil reaktif olacağım diyor Merkez Bankası özetle. Bir anlamda TL üzerinde alacağım kararlarda uluslararası piyasalardaki gelişmeler belirleyici olacak diyor. Evet, kendi içerisinde tutarlı bir söylem olabilir ama bu tercih aynı zamanda uluslararası risk iştahında azalma olması durumunda daha sert bir aksiyon almayı zorunlu hale getiren bir kapıyı da aralamış oluyor.”
diyerek tamamlamıştım. Sonrasında Merkez Bankası’nın TL’yi sıkıştırıp $/TL kurunu dizginlemek için hangi kararları aldığına, hangi adımlarına attığına ilişkin olarak beş yazı daha yazdım (Meksika Açmazı, Yalancı Dolma, En İyi Cilet Budur, Esnaf Lokantası mı Füzyon Mutfak mı, Döner İstiyorum).
24 Ocak Salı günü Merkez Bankası 2017 yılının ilk PPK toplantısını gerçekleştirecek ve nasıl bir karar alacağını göreceğiz.
Şimdiye kadar örtülü olarak yürüttüğü politikayı açık hale getirerek, TL’deki zayıflığa politika faizini ve faiz koridoru faizlerini artırarak karşılık vereceğini düşünmekteyim. Politika faizini (haftalık repo) en az fonlama maliyeti olan %9’a çıkarmasını, faiz koridoru üst bantının da Geç Likidite Penceresi (GLP) faiz oranı olan %10’a yükseltilmesini beklemekteyim. Böyle bir karar TL’de değer kaybını önleyecek önemli bir faiz artışı anlamına da gelmekte.
Merkez Bankası idare-i maslahat yaparak herhangi bir faiz artırımına gitmeden yılbaşından beri sürdürdüğü ihale iptalleri, zorunlu karşılıklarda değişiklik, TL döviz swapı vb. yolları kullanmaya da devam edebilir. Bunun ne kadar sürdürülebilir olacağı ise ayrı bir soru işareti.
27 Ocak Cuma günü Fitch’in Türkiye’nin kredi notuna ilişkin yapacağı değerlendirmenin de dayanaklarından biri olacak diye düşünüyorum PPK’dan çıkacak kararın. Fitch’ten bir not indirimi beklemekle birlikte, politik gelişmeleri ve referandum sonucunu beklemeyi tercih etmesi de olasılık dahilinde elbette ama bu uzak ihtimal. Not indiriminin gelmesi durumunda, Türkiye üç önemli kredi derecelendirme kuruluşundan da “yatırım yapılabilir notunu” kaybetmiş olacak. Bu, TL’nin daha fazla aşağı yönlü baskılanmasını beraberinde getireceği gibi bankacılık sektöründe de kaynak maliyeti artışına neden olacaktır.
Küresel piyasalarda ise bu haftadan itibaren Donald Trump’ın konuşmaları ve uygulamaları daha yakından izlenmeye başlayacak. Önümüzdeki dönemde uluslararası ticarete ilişkin korumacı söylemleri ve takip edeceği siyaset, piyasalardaki tedirginliği artırabilir.
***
Merkez Bankası’nın 20 Aralık’ta ateşlediği fitil gibi, bir kibritin fitili ateşlemesiyle başlar müzik, sonra o fitil hızla yanıp tükenerek son bulur jenerik.
Temposu hiç düşmeyen, aksiyonu bol yeni bir “Görevimiz Tehlike” önümüzde.
İyi bir hafta dileklerimle.