89. Oscar ödülleri Türkiye saati ile sabaha karşı yapılan törenle sahiplerini buldu. Gecenin favorisi 13 dalda 14 adaylıkla La La Land-Aşıklar Şehri’ydi. Daha önce 14 dalda aday gösterilen iki film “All About Eve” ve “Titanic” olmuştu. Nitekim La La Land 7 dalda aldığı ödülle ve “yanlışlıkla” aldığı En İyi Film ödülüyle geceye damgasını vurdu.
“Müzikallerin altın çağı” denen döneme saygı duruşu olan film, 6 dakikalık tek sekansta çekilen açılış sahnesiyle bile seyredilmeyi hak ediyor. 1980 yılında Alan Parker’ın yönettiği Fame-Şöhret filmine de bir gönderme olan bu sahneyi insan ister istemez merak ediyor, böyle kompleks bir sahne nasıl çekildi diye.
Filmin yönetmeni Damien Chazelle´in akıllı telefonuyla çektiği bu sahnelerin provalarını seyrettiğinizde “bu kadar basit miymiş?” demeyeceğinize eminim.
***
Bu kompleks ve basit olma halini bir başka yere bağlayacağım.
M.I.T.’de profesör olan César Hidalgo, bir ülkenin ihraç ürünlerinin komplekslik düzeyinin –kastedilen sadece çeşitlilik değil, bunları üretmek için gerekli olan uzmanlık ve teknolojik altyapı- gelecekteki ekonomik büyümenin daha iyi tahmin edilmesini sağladığını söylemekte.
World Development Journal’da yayınlanan makalede, her şeyin eşit olduğu durumda, bir ülkenin ihracatının karmaşıklığının ekonomik adaletin derecesi ile ilişkili olduğunu iddia ediyor: Benzer büyüklükteki ekonomilere sahip ülkelere göre bir ülkenin ürünleri ne kadar karmaşık olursa, gelir adaleti de o kadar büyük oluyor denmekte.
"Yani Venezuela gibi bir ülkeyseniz, Chavez veya Maduro'nun ne kadar çok para verdiği, yardım yaptığı önemli değil. Bu şekilde adaletsizliği azaltamazsınız, çünkü bütün gelir tek bir endüstriden geliyor. Haliyle bu endüstride yer alan 30.000 kişi ekonomide bir avantaja sahip. Ekonominin çok çeşitlendiği Almanya ya da İsviçre gibi bir ülkedeyseniz birçok farklı sektörde gelir yaratan birçok kişi var. Bu firmalar daha kapsayıcı ve gelirin yeniden dağılımı konusunda daha fazla baskı altında olacaklar." deniliyor.
Peki bu kompleks durum nasıl nicelleştirilmiş?
Bir ürünün kompleks olması, onu üretmek için gereken bilginin ne kadar fazla olduğuyla ilgili. Bunun için de şöyle basit bir varsayımda bulunulmuş:
"Kompleks ürünler, zengin ihracat portföyüne sahip ülkeler tarafından ihraç edilen nadir ürünlerdir tanımı şu örnekle daha iyi açıklanabilir: Hem krom cevheri hem de optik olmayan mikroskoplar nadir ihracat ürünleri olmasına karşın, optik olmayan mikroskopların ikinci en önemli ihracatçısı olan Çek Cumhuriyeti, krom cevherinin lider ihracatçısı olan Güney Afrika'ya göre daha zengin ihracat portföyüne sahiptir."
Araştırmada, her ülkenin kompleks olma ölçüsünü, gelir eşitsizliğinin en yaygın kullanılan ölçütü olan Gini katsayısı ile karşılaştırılmış. Ayrıca, Gini katsayılarını ülkelerin kişi başına gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) ve kurumsal gelişim ve eğitim standartları ile karşılaştırılmış.
1996'dan 2008'e kadar olan dönemi içeren ekonomik verilerin analizine göre, kişi başına GSYH, Gini katsayılarındaki değişmelerin yalnızca yüzde 36'sını öngörürken ürünlerin kompleks olması hali yüzde 58 öngörmekte. Kişi başına GSYH, ihracat karmaşıklığı, eğitim seviyeleri ve nüfusu birleştiren varyasyonlar yüzde 69'unu öngörüyor. Diğer üç faktörden herhangi birinin dışarıda bırakıldığı durumda, bu rakamı yaklaşık yüzde 68'e düşürürken, kompleks olma halinin ortadan kaldırılması bunu yüzde 61'e düşürmekte. Komplekslik ölçütünün, diğer faktörlerin göz ardı ettiği önemli bir şeyi yakaladığını gösteriyor bu rakamlar.
Araştırma, 1963'ten 2008'e kadar olan dönemi içeren ticaret verilerine göre Güney Kore gibi ekonomisinin komplekslik düzeyini artıran ülkelerde gelir adaletsizliğinde azalma olduğunu gösterirken, ekonomisinin komplekslik düzeyi azalan Norveç gibi ülkelerde ise gelir adaletsizliğinin arttığını ortaya koymuş.
***
Türkiye’ye dönecek olursak, ihraç ettiğimiz ürünler ne kadar kompleks diye bakıldığında, daha doğrusu teknoloji yoğunluğuna göre ihracat payları incelendiğinde tablo şu şekilde:
2016 yılı geçici verilerine göre düşük teknolojilerin ihracat payı %33 oranında gerçekleşirken, yüksek teknolojilerin payı sadece %3,3. Orta-düşük teknolojilerin payı % 26,6, orta-yüksek teknolojilerin payı ise %31. Bu rakamlar, ihracatın teknolojik yapısına ilişkin bayağı bir şey söylüyor.
Bir de 2014 OECD verilerinden hareketle Gini Katsayısı’nda yerimiz nerede ona bakalım. Gini katsayısı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eder.
Rakamlar ve grafikler olayı daha karmaşık, daha kompleks hale getirmiş olabilir. Basitleştirerek ifade etmeye çalışacak olursam üretimin yüksek katma değerli/ileri teknoloji temelinde yeniden yapılandırılması gerekiyor.
İyi bir hafta dileklerimle.