Yazının başlığındaki soru Financial Times’ta çıkan bir yazıdan. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) verilerinden yola çıkarak, Gelişmekte Olan Piyasalara (GOP) tahvil ve hisse senedi girişlerinin Nisan ayında takip eden üç ay üst üste 20 milyar doları aşarak 2014 yılından bu yana en yüksek girişi yaşamasından hareketle devamında bir soru daha soruluyor:
“Acaba Gelişmekte Olan Ülke (GOÜ) ekonomileri, büyüme konusunda sihirli bir reçete mi buldular?”
Sorunun cevabı hayır olarak veriliyor çünkü BRICS içerisinde yer alan Brezilya ve Rusya durgunlukla mücadele etmekte. Çin için ise, hükümetin bu yılın sonundaki Komünist Parti kongresine kadar ortaya çıkabilecek bir borç krizini ötelemeye çalıştığı ifade ediliyor. Güney Afrika Cumhuriyeti ise politik skandallarla ekonomisinin gardını düşürürken sadece Hindistan’ın bir büyüme hikayesi sunuyor.
O halde neden para giriyor?
IIF’nin buna üç cevabı var: Küresel ekonomideki döngüsel yükseliş, Merkez Bankalarının sağlamış olduğu likidite ve Tasarruf Fazlası.
ABD’deki tüketicilerin harcama konusunda isteksizliklerine rağmen yatırımcılar, dünyanın en büyük ekonomisindeki büyümenin, Fed’'in bu yıl içerisinde faiz oranlarını iki kez daha artıracak kadar güçlü olacağına ikna olmuş durumda.
Burada bir noktayı unutmamak gerekiyor ABD seçimlerinin hemen ardından Trump’un Çin ve Meksika üzerinden küreselleşmeye ilişkin söyledikleri yatırımcıların GOP’larda satışa geçmesine neden olmuştu.
Piyasalar önce Çin ardından Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA), Sağlık Reformu Yasası (Obamacare) ve göçmenler hakkında söylediklerini geri adım adımlar olarak değerlendirip Trump’ın korumacı ol(a)mayacağına düşünürken Trans Pasifik Ortaklığı Anlaşmasını (TPP) ilk günden çöpe attığını aklından çıkarmıştı ama Federal Soruşturma Bürosu (FBI) başkanını ani bir kararla görevinden alması bunu tekrar hatırlattı.
Merkez Bankalarının sağlamış olduğu likiditenin yaratmış olduğu gücü ve tasarruf fazlasını arkasına alan piyasalar bu riskleri fiyatlamış görünüyor. JP Morgan EMBI Küresel Tahvil Endeksi ile ABD Hazine tahvilleri arasındaki ortalama spread 300 baz puanın altına kadar gerilerken bu aynı zamanda 2014 yılının Eylül ayından beri en düşük seviyeye işaret etmekte olduğu gibi 2016 Şubat’ındaki zirvenin de uzağında.
Benzer durum, GOP hisse senetlerinde de söz konusu. 2013 yılının başından itibaren üç yıl düşük performans gösteren hisse senetleri daha sonra toparlamıştı. Trump’un seçilmesinden sonra vermiş olduklarını ise henüz yerine koyabilmiş değil. Morgan Stanley'in bu hafta yayınladığı bir rapora göre, GOP’larda sabit getirili enstrümanlarda “carry trade” imkanı 2011 Ocak ayından beri en düşük en düşük düzeyinde.
Buna rağmen yatırımcıları, GOP’lardaki temel ekonomik gelişmeler teşvik ediyor. Örneğin Brezilya ve Rusya'da mutlak büyüme olmasa da, ekonomileri birkaç yıl öncesine göre daha iyi durumda. Özellikle Güneydoğu Asya'daki GOÜ’lerde büyüme hız kazanıyor. GOÜ’lerdeki zayıflığın ana nedeni olan cari açık sorunu büyük oranda çözülmüş vaziyette. Enflasyon ise ürkütmüyor. ABD ve Çin ilişkilerinde bozulma beklenmezken; Fed'in beklentilerden daha hızlı faiz artırımına gitmesi hayal gibi.
Türkiye’nin bu rüzgardan ne kadar faydalanabileceği de yukarıdaki son paragrafta, daha doğrusu şu sorulara verilecek cevaplarda gizli: Cari açık sorununu büyük oranda çözdük mü? Enflasyon ürkütmüyor mu?
İyi bir hafta dileklerimle.