top of page
Ara

Ya içindesindir kutunun ya da dışında

  • Yazarın fotoğrafı: Ali Orhan Yalcinkaya
    Ali Orhan Yalcinkaya
  • 1 Haz 2017
  • 2 dakikada okunur

Kalemi kaldırmadan aşağıdaki dokuz noktanın hepsinden geçen birbirine bağlı dört doğru parçası çizmek mümkün müdür?

Kutunun dışına çıkıp düşünmeyenlerin cevabı “hayır” oluyor.

***

Merkez Bankası’nın yayınladığı Finansal İstikrar Raporlarında okumaktan en çok zevk aldığım bölümler “Kutu”lar oluyor genelde. Gerek analiz, gerek içerik açısından çok doyurucu çalışmalar ve değerlendirmeler hep buralarda. Raporun bunun dışında kalan kısımları ise gelişmelerin daha çok “Alice Harikalar Diyarında” tadında anlatıldığı bölümlerden oluşuyor.

Mayıs 2017 tarihli Finansal İstikrar Raporu’nda da en çok ilgimi çeken kutu “Reel Sektörün Finansmana Erişimine İlişkin Tedbirler” oldu.

Finansman ihtiyacının önemli bir kısmını yurt içi banka kredileri ile sağlayan reel sektörün, yaşadığı sıkıntılara çözüm olması; ekonomik büyüme üzerinde son dönemde kredi kanalından gelebilecek riskleri azaltmak amacıyla alınan tedbirlerden biri olan Kredi Garanti Fonu (KGF) değerlendirilmiş.

1994 yılında faaliyetine başlayan KGF’nin amacı teminat yetersizliği nedeniyle çeşitli kredi ve destek imkanlarından yeterince yararlanamayan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) “müteselsil kefil” olmak suretiyle krediye erişimlerini sağlayan bir kefalet kuruluşu olarak tanımlanabilir.

Bankalar nezdinde kredi değerliliği olan ancak teminat yetersizliği nedeniyle krediye erişmekte güçlük çeken ve KOBİ olarak tanımlanan gerçek veya tüzel kişi işletmeler bundan yararlanabiliyor.

Asıl ilgimi çeken bölüm Tedbirler Sonrasında Kredi Büyümesi ve Faiz Oranı Gelişmeleri oldu. Ama buna geçmeden 1994 – 2016 arasında KGF Kredi Tutarı ve Kefalet Tutarı nasıl seyretmiş ona bir bakalım önce:

Yukarıdaki tablodan da görülebileceği üzere 1994-2016 arası 37.180 KOBİ’ye 16,341 milyar TL tutarında kredi kullandırılırken, bu kredilerin 12,316 milyar TL’si de kefalet altına alınmış.

Finansal İstikrar Raporu’na tekrar dönebiliriz artık. Mart 2017 sonrası dönemde firma kredi büyümesindeki güçlü artış kayda değer. Bankalara yapılan tahsisten bankalarca kullandırılan kredi hacmi 106 milyar TL, kefalet 93 milyar TL dolayında.

Böylesi bir kredi büyümesine rağmen, büyük ve orta ölçekli işletme TL kredi faizinde 2017 yılında kademeli artış görülse de kredi desteklerinin yoğunlaştığı mikro ve küçük ölçekli işletme kredi faizlerinde daha olumlu bir yapı olmasından hareketle, krediler için kredi faiz maliyetinin makul seviyelerde kaldığını düşünüyor Merkez Bankası. Kredi faiz oranları KOBİ’ler için Nisan ayı sonuna kadar yatay bir seyir izleyip TL ticari kredi-mevduat faiz farkı sınırlı şekilde gerilerken, ticari mevduat ve para takası faiz oranlarında ise artış söz konusu.

Her ne kadar bankalar açısından sermaye yeterliliği hesaplamalarında bu kredilerin düşük risk ağırlığının olması ve güçlü teminat yapısı, KGF kefaletiyle kredi kullandırımını desteklese de bu kredilere kaynak bulmak isteyen bankaların mevduata yüklenmesine neden olmuş durumda.

Nereden mi anlaşılıyor?

Mevduat faizlerinin yükselmiş olduğu seviyeden. Mevduat faizleri böyle yükselince kredi faizleri yükseliyor haliyle şirketlerin kredi maliyetleri de...

Bu noktadan sonra ise tevatür muhtelif. Muhtelif diyorum çünkü Maliye Bakanı Naci Ağbal, KGF üzerinden alınan kredilerin yatırımlar yerine başka yerlerde (otomobil, emlak alımı; yüksek mevduat faizinden yararlanmak maksadıyla tekrar bankaya yatırarak ‘spread’ten kazanma) kullanıldığına ilişkin eleştirilere “kimse suistimal etmeye kalkmasın” diyerek cevap vermek durumunda kalmasından. Bunu bir kenara bıraktığımızda kredilerin, yatırıma dönüşerek büyümeye olumlu, enflasyon ve faizlere olumsuz etkisinin olacağını söyleyebiliriz. Bütçeye etkisinin ise 2017’de 4 milyar, daha sonraki yıllarda da 4’er milyar liradan toplamda 17 milyar lira olacağı tahmin ediliyor.

Kamu, bütçedeki sağlam görünüşü kullanarak bankacılık sektörü aracılığı ile reel sektörün, özelde KOBİ’lerin yaşaması muhtemel bir likidite krizine çözüm bulmuş durumda. Buna rağmen şu soru yanıta muhtaç:

Kredi faizlerinin yıllık yüzde 15-16 olduğu ve bunların çoğunlukla rotatif kredilerden oluştuğu (3 ayda bir kredi faizi ödenir) kabulüyle her çeyrekte yüzde 4 maliyetinin ödemesinde bile sıkıntı yaşayan şirketler sistem için ileride bir tehdit oluşturmayacak mı?

***

Çözümü kutunun içinde ararsanız bulamazsanız, cevaplar kutunun dışında.


 
 
 

Comments


© AOY 2014

bottom of page