top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAli Orhan Yalcinkaya

Girişim Sermayesi Şirketleri Üzerinden Türkiye’ye Bakış


Konudan bağımsız, ne zaman önüme yabancı bir rapor gelse ilk merak ettiğim şeylerden biri, içinde Türkiye’ye ilişkin bir değerlendirmenin olup olmadığı oluyor. Ama bazı raporlar ise sadece adıyla bile bu meraka yer bırakmıyor. Gelişmekte Olan Piyasalar Girişim Sermayesi Fonları Birliği EMPEA’nın, 2017 Gelişmekte Olan Piyasalar Girişim Sermayesi Araştırma Raporu da işte onlardan biri.

Rapora geçmeden önce “girişim sermayesi” nedir, önce ona bir bakmakta fayda var. Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu konuda çıkarmış olduğu kılavuzdan alıntılayarak aktaracak olursam:

İngilizcede ”Private Equity” olarak adlandırılan “girişim sermayesi” kavramı “risk sermayesi” kavramını da kapsayacak şekilde, fikirlere ve henüz başlangıç aşamasındaki yeni kurulmuş şirketlere yapılan yatırımların yanında, satın almaları, yeniden yapılandırmaları ve büyüme stratejisi güden genellikle 3-10 yıllık şirketlere yapılan büyüme ve genişleme yatırımlarını da kapsayacak şekilde kullanılmakta.

Bu çerçevede, girişim sermayesi, fon fazlasına sahip yatırımcıların, gelişme potansiyeli yüksek olan küçük ve orta ölçekli işletmelerin oluşumu ve faaliyete geçmesi için yaptıkları uzun vadeli bir yatırım olarak da ifade edilebilir.

Pekiyi, bir proje hangi aşama(lar)da girişim sermayesi ile finanse edilebilir diye sorulacak olursa cevap her aşamasında...

Henüz hiçbir fiziki ürünün olmadığı, sadece bir fikir ve bunun gerçekleştirilmesine ilişkin maliyetlerin olduğu proje geliştirme aşamasında da olabilir; ürün geliştirme veya pazara sunma aşamasında da olabilir; büyümenin finansmanı aşamasında da olabilir.

Halka açılma öncesi projeden çıkmak isteyen ortakların paylarının satışının sağlanması veya zarardaki bir firmanın ek finans olanakları ile karlı bir hale getirilmesi de girişim sermayesinin yatırımları arasında sayılabilir.

EMPEA’nın raporu, girişim sermayesi şirketlerine yönelik anket sonuçlarını içermekle beraber gelişmekte olan piyasalara ilişkin bakışın ülkeler özelinde nasıl olduğunu ortaya koyması açısından da ilgimi çekti. Daha da ötesi, adı üstünde yaptıkları yatırımlar zaten risk içeren bu sermaye şirketlerinin Türkiye’yi daha da riskli görmeleri...

Yukarıdaki tablodan da görülebileceği üzere 2016 yılındaki ankete göre 2017’de ilk üç değişirken Hindistan son üç yılın yükselen yıldızı konumunda. Çin ve Brezilya mevcut konumlarını korurken Türkiye, Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nun da altına düşerek listenin sonuna gerilemiş vaziyette. 2013 yılında Türkiye’nin ilk beş ülke arasında olduğu dikkate alınacak olursa bulunduğumuz durum düşündürücü.

Nitekim fon yöneticileri Türkiye’nin çekici olmadığını belirtmekte. Bunu, önümüzdeki iki yıla ilişkin planlarından da görebilmek mümkün. Türkiye ve Rusya pozisyonları azalış, Güneydoğu Asya ve Hindistan pozisyonları artış yönünde.

Politik Risk ve Kur Riski yatırımcıların kafasını en çok meşgul eden iki risk olurken, Brezilya ve Latin Amerika kur riskiyle, Rusya ve Türkiye ise politik riskle öne çıkmakta.

Girişim Sermayesi şirketleri için en cazip yatırımlar olarak hangi sektörler ön plana çıkıyor sorusunun cevabı da aşağıdaki tabloda. Sağlık Hizmetleri ile tüketim malları ve hizmetleri ilk iki sırada. Bunları teknoloji ve telekomünikasyon ile finans takip etmekte.


44 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page