Merkez Bankası’nın (TCMB) dün yayınlamış olduğu Ödemeler Dengesi ve Uluslararası Yatırım Pozisyonu 2017-1, ilk çeyrek raporunda Cari İşlemler Hesabı ile ilgili olarak:
“2017 yılı Mart ayı itibarıyla 12 aylık cari işlemler dengesi 2016 yılının sonuna kıyasla bir miktar bozularak 32,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Cari açıktaki daralma eğilimi temelde dış ticaret dengesindeki iyileşmeden kaynaklanmıştır. İhracatta gözlenen performansta, son dönemde dış talepteki güçlü seyrin yanı sıra ihracatçılarımızın pazar değiştirme esnekliğinin de önemli rol oynadığı değerlendirilmektedir. 2017 yılının ilk çeyreğinde, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki yükselişle birlikte ithalat fiyatlarının artması nominal ithalatı artırıcı etkide bulunurken, iç talepteki ılımlı seyir ve reel kurdaki değer kaybı bu artışları sınırlandırmıştır. Cari açığı azaltıcı etkide bulunan ve 2016 yılında gerileyen seyahat gelirleri, 2017 yılı Ocak-Mart döneminde de düşüş eğilimini sürdürmüştür.”
tespitlerinin yapıldığını görmekteyiz. Benim asıl ilgimi çeken ve bugün bununla ilgili bir araştırmadan bahsedeceğim Finans Hesabı ve özelinde Doğrudan Yabancı Yatırımlar ile ilgili olarak söyledikleri. Finans Hesabı için:
“Ödemeler dengesi finans hesabına ana başlıklar itibarıyla bakıldığında, doğrudan yatırım girişlerinde bir süredir görülen gerilemenin bu dönem yerini yatay seyre bıraktığı görülmektedir. Öte yandan, gelişmekte olan piyasalara yönelik ortaya çıkan sermaye girişlerinin bir yansıması olarak, portföy yatırımları yükümlülük kalemi kaynaklı girişler görülmüştür. Diğer yatırım girişlerinde, döviz kurlarında bu dönemde yaşanan hareketliğinin de etkisi ile azalma gerçekleşmiş gerek bankacılık gerek diğer sektör kredi net geri ödeyici pozisyonunda olmuştur.”

tespitlerini yaptıktan Doğrudan Yatırımlar hakkında şunları söylemekte:
“Yurt dışı yerleşiklerin ülkemizde gerçekleştirdiği doğrudan yatırımlar temelde sermaye ve gayrimenkul yatırımlarından oluşmaktadır. Bir süredir azalma eğiliminde olan yurt içine doğrudan sermaye yatırımları bu eğilimini 2017 yılı ilk çeyreğinde yataya çevirmiştir. Jeopolitik siyasi gelişmelerin bölgemize yönelik risk algısını olumsuz yönde etkilemesi doğrudan yatırım girişlerinde bu dönemde ortaya çıkan, düşük platodaki, yatay seyrin temel nedenini oluşturmuştur. 2017 yılı ilk çeyreğinde, coğrafi olarak Avrupa en fazla sermaye yatırımının geldiği bölge olmaya devam ederken, hizmetler sektörü en fazla yatırım çeken sektör olmuştur. Öte yandan, yurt içine doğrudan yatırımların diğer önemli bileşeni olan gayrimenkul yatırımları, 2012 yılında yabancılara Türkiye’de mülk almayı kolaylaştıran ilgili yasanın değiştirilerek uygulama tebliğinin çıkarılması ile birlikte 2013 yılından başlayarak hızlı bir artış göstermiştir. 2017 yılı ilk çeyreğinde gayrimenkul yatırımları, bir önceki yılın aynı dönemine göre aynı kalarak 1.061 milyon ABD doları seviyesinde gerçekleşmiştir.”

Bahsetmek istediğim de Oxford Üniversitesi’nde ekonomi profesörü olan Beata Javorcik ile iki arkadaşının Avrupa Ekonomik Politikalar Araştırmalar Merkezi’nde yayınlanan “Doğrudan yabancı yatırımın yerli firmaların üretimlerinin kompleks hale gelmesine etkisi” başlıklı ilginç makalesi ve bu makalede Türkiye üzerinden verilen örnek.
İyi okumalar.
***
"Sanayi politikaları tekrar gündemde. İngiltere Başbakanı Theresa May ve ABD Başkanı Donald Trump, üretimi sanayi stratejileri ile artırma sözü verdi; aynı sözü Çin’de 'Made in China 2025' inisiyatifi veriyor. Gelişmekte olan diğer ekonomiler de sanayi politikaları ile "orta gelir tuzağından" kurtularak zenginler kulübüne katılmayı ummakta.
Ulusal üretim yapısının yükseltilme çabalarını sanayi politikalarından izlemek mümkün. Araştırmalar da ülkelerin gelecek büyümelerinin, uzmanlaşmadan geçtiğini söylemekte. Birçok çalışma ulusal üretim yapısının sürükleyicilerini makro düzeyde ele almasına rağmen, mikro düzeyde ürün seviyesinin yükseltilmesinin ne kadar belirleyici olduğu hakkında çok daha az şey bilinmekte.
Yakın tarihli araştırmalar, doğrudan yabancı yatırımın (DYY), ülkelerin üretim seviyesini yükseltme olasılığını artırdığını ortaya koymakta. Örneğin, yabancı ülkede faaliyet gösteren bağlı şirketlerin varlığının, bulundukları endüstrilerdeki ihracat birim değerini etkilemesi gibi. Neden üretilen ürünün birim değeri değil de ihracat birim değeri gibi bir soru akla gelebilir; çünkü ürünün birim değeri üretim maliyetleri, piyasa gücü vb etkileri içerdiğinden doğru bir kriter oluşturmamakta.
Yakın tarihli bir başka çalışma da benzer şekilde DYY varlığı ile yerli firmaların ürettiği yeni ürünlerin karmaşıklığı arasındaki bağlantıyı incelemek için birim değerleri kullanmamış. Son yıllarda üretim yapısının gelişmişliğini çarpıcı biçimde artıran az sayıdaki ülkeden biri olan ve 2000'li yıllarda DYY girişlerinde dikkat çekici bir artış yaşayan Türkiye'yi odağına alan araştırma da bunlardan biri. (Şekil 1).
Şekil 1 Türkiye'de ürün sofistifikasyonunun evrimi

Kaynak : BACI ve TÜİK SBS; Yazarların hesaplamaları. Notlar : Sol eksen yerli imalat firmalarının ürün sofistifikasyonu, sağ eksen Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı firmalar ve Türkiye toplam ihracatı.
Lego kovaları ve ürün karmaşıklığı
Ürün karmaşıklığı kavramını izah etmek için Hausmann ve Hidalgo (2009) tarafından önerilen, bir ürünün üretilmesi için gerekli yeteneklerin kapsamı ve özellikleri ile ilişkilendiren yöntem kullanılarak izah edilmiş. Yeteneklerin doğrudan gözlemlenmesi ve ölçülmesi mümkün olmadığından, önerilen yöntem, ürünün ilgili ülkenin ihracatında ne kadar hakim olduğu ve o ürünü ihraç eden ülkelerin ihraç ürün çeşitliliğinin ne kadar olduğuna bakılmakta.
Bu, Lego üzerinden şöyle anlatılmakta. Bir ülkenin, Lego parçalarından oluşan bir kova ile temsil edildiğini ve her parçanın ülkedeki yetenekleri temsil ettiğini düşünün. Bir ülkenin üretebileceği ürün seti (Lego modelleri), kovadaki Lego parçalarının türüne, çeşitliliğine ve özelliklerine bağlı. Sadece oyuncak bisiklet yapmak için kullanılabilen parçaları içeren bir Lego kovası haliyle oyuncak araba yapılacak parçaları içermez. Diğer taraftan, oyuncak araba yapılabilecek parçaları içeren bir Lego kovasında ise bisiklet için gerekli parçaları bulabilirsiniz.
İki Lego kovası ile aynı sayıda model oluşturabilirken, bunlar tamamen farklı model setleri olabilir. Ürettiği ürünlere bakarak bir ekonominin sofistifikasyonunu belirlemek de tıpkı Lego modellerine bakarak bir Lego kovasındaki parçaların çeşitliliğini ve özelliklerini belirlemek gibidir.
Bir Anekdot
Aşağıda anlatılan anekdot, yabancı şirketlerin Türkiye'de faaliyet gösteren bağlı ortaklıklarının, tedarikçileri arasında ürünlerin seviyesini yükseltmeye teşvik edici olabileceğini göstermekte. Bu da Indesit Türkiye üzerinden örneklenmiş. Indesit, geçtiğimiz günlerde Whirlpool tarafından satın alınan, 1990'lı yıllardan beri Türkiye'de faaliyet gösteren İtalyan beyaz eşya üreticisi bir firma. Manisa'da bulunan tesisi buzdolabı üretmekte. Indesit, Türkiye'deki faaliyetlerinin başında nihai ürünlerin üretimi için gerekli bileşenlerin çoğunu ithal etmekteydi. Şimdi ise, tüm ana bileşenleri lokal kaynaklardan temin etmekte. Tedarikçilerinin yarısından çoğu Türkiye'de, çoğunlukla Manisa’daki tesisinin bulunduğu aynı sanayi bölgesinde. Taşıma maliyetlerini düşürmek ve daha üretken işbirliğinde bulunmak için tedarikçilere coğrafi olarak yakınlık önemli. Indesit, tedarikçilerinin denetimlerini düzenli olarak yaparken, üretime başlamalarına da yardımcı olur. Dünyanın diğer bölgelerindeki yerel tedarikçilerle çalışmış olmanın vermiş olduğu deneyimlerle oluşturulan mühendislik bilgisi ve tecrübesini, Türk iş ortaklarıyla paylaşır.
Indesit, 2012 yılında çamaşır makineleri üreten yeni bir fabrika kurar. Bu yeni tesise tedarikçi olmak için yerel bir şirket, yeni presler satın alır ve üretim sürecini otomatikleştirir. Bu, şirketin yeni ve daha sofistike ürün üretmeye başlamasına; verimlilik ve üretim hacminin artmasına katkı sağlar. Türkiye'deki Indesit'in çamaşır makinesi sepetinin flanşını üreten tek tedarikçisi olur.
Indesit, firmanın bu seviyeye yükselme sürecinde merkezi bir rol oynar: yerel şirketle önemli bilgileri, süreçleri ve kontrol prosedürlerini paylaşır. Bu tedarikçinin üretim seviyesinin yükseltilmesini teşvik edip destekler.
Şekil 2, üç paslanmaz çelik ürünün karmaşıklık sıralamasını göstermekte: bir tencere yıkama teli, bir lavabo ve bir çamaşır makinesi flanşı. Üç ürünün en kompleksi çamaşır makinesi flanşı. Öyle ki, çizimler barındıran bir diğer çelik ürün olan lavabonun iki katı kadar karmaşık. Bir flanş gibi paslanmaz çelik bileşenler 800-1000 tonluk bir metal presle estetik kusurları olmadan üretilmeli. Çamaşır makinesinin geri kalan kısmı ile doğru bir şekilde birleştirilmek üzere istatistiki olarak kontrol edilmeli.Ayrıca belirli bir titreşim ve gürültüye sahipken, dakika başına 1.000 ila 1.400 devir arasındaki strese dayanmalı. Flanşın bu özellikleri, üç paslanmaz çelik ürün grubu içerisinde neden en üst düzey karmaşıklığa sahip olduğunu da göstermekte.
Şekil 2 Üç paslanmaz çelik ürünün karmaşıklık derecesi

Kaynak : BACI; Yazarların hesaplamaları. Notlar : HCPA ürün kodudur. Kp13, standart ölçü olan ve -2.6 ile 2.6 arasında değişen karmaşıklık göstergesidir.
DYY ve lokal ürün karmaşıklığı arasındaki ilişki
Bu anekdottan hareketle, yabancı şirketlerin Türkiye’deki bağlı ortaklıklarının varlığı ile aynı bölgede bunlara girdi sağlayan, sektörlerinde aktif olan Türk firmaları arasındaki üretim seviyesinin yükselmesi bağını araştırır yazarlar.
Yabancı bağlı şirketlerin varlığı, Türk firmalarının yenilik yapma eğilimini etkilemediğini görürler. Daha ilginç olanıysa, tedarikçi olan Türk firmaları tarafından yeni getirilen ürünlerin karmaşıklık seviyesi ile bu firmaların aynı bölgede bulunması arasında pozitif yönde ilişkili olduğunu görürler.
Tahmini etki ekonomik açıdan da anlamlıdır. Yabancı bir şirketin bulunmasındaki yüzde 10'luk bir artış, tedarikçi firmaların ürünlerinin ortalama karmaşıklığının 0,297 oranında yükselmesine neden olmakta, bu da zaten sizi tencere temizleyen bulaşık telinden lavabo üretimine doğru yükseltmekte. Benzer şekilde, ilgili sektörlerde DYY'de yaklaşık 17 puanlık bir artış, paslanmaz çelik lavabo üretiminden çamaşır makinesi flanşlarının üretimine geçmek için yeterli olmakta.
Firmanın ürün portföyünün karmaşıklığı ele alındığında yabancı bağlı şirketlerin varlığı ile Türk üreticilerinin sofistike hale gelmesi arasında pozitif ilişkiyi doğrulamakta.
Katalizör olarak DYY
Bulgular, politikalar için önemli. Ekonominin üretkenlik yeteneklerini daha sofistike üretilmiş ürün yelpazesinde artırmak, ekonomik kalkınmanın ayrılmaz bir parçası (Rodrik 2006). Bulgular, DYY girişlerinin bunun için önemli bir katalizör görevi görebileceğini ima etmekte. Bu nedenle, gelişmekte olan ülkelerde etkili bir politika olan yatırım tanıtım faaliyetleri için alan var. Diğer birçok sanayi politikasının aksine, yatırım teşviki (mali teşviklerden ayrı olarak) nispeten ucuz ve daha az bozulmaya neden olmakta."