Yazının başına otururken motivasyonum Melih Cevdet Anday’ın “Uyumayacaksın / Memleketinin hali / Seni seslerle uyandıracak / Oturup yazacaksın” mısralarıydı. Niyetim de Merkez Bankası’nın 7 Mayıs’tan bu yana aldığı kararları irdelemekti.
Hatırlamak gerekirse 7 Mayıs’ta önce Rezerv Opsiyonu Mekanizması (ROM) kapsamında döviz imkâ n oranı üst sınırını yüzde 55’ten yüzde 45’e düşürdü Merkez Bankası. Söz konusu değişiklik ile yaklaş ık 6,4 milyar TL likidite piyasadan çekilirken, yaklaşık 2,2 milyar ABD doları tutarında dövizin bankaların kullanımına geçeceği belirtildi. Ardından 9 Mayıs’ta günlük olarak düzenlenen TL Depoları Karşılığı Döviz Depoları ihale tutarının 1,25 milyar ABD dolarından 1,5 milyar ABD dolarına yükseltilmesi kararı geldi. Buna göre, en fazla 6,25 milyar ABD doları olan söz konusu ihalelerin toplam bakiyesinin 7,5 milyar ABD dolarına ulaş abileceği duyuruldu.
16 Mayıs’ta yapılan piyasa gelişmelerine ilişkin basın duyurusunda “Piyasalarda gözlenen sağlıksız fiyat oluşumları yakından takip edilmektedir” denilerek “gelişmelerin enflasyon görünümü üzerindeki etkileri de dikkate alınarak gerekli adımların atılacağı” belirtildi.
24 Mayıs’ta 2018 yılının ikinci çeyreğinde gerçekleştirilecek TL uzlaşmalı vadeli döviz satım ihalelerine (NDF) ilişkin takvimin güncellenirken vadeli döviz satım pozisyon tutarının ulaşabileceği ü st sınırın 10 milyar ABD doları olarak belirlendiği duyuruldu.
Bir gün sonra 25 Mayıs 2018 tarihinden önce kullanılan ve 31 Temmuz 2018 (dahil) tarihine kadar vadesi dolacak olan ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinin, kredinin vadesinde ö denmesi halinde, ABD doları için 4,20, Euro için 4,90, İngiliz Sterlini için 5,60 kuru kullanılarak Türk lirası olarak yapılabilmesine olanak tanınarak kredi kullandırım tarihindeki işlem kurunun sabitleme kurundan yüksek olması durumunda kredi geri ödemesinde kredi kullandırım tarihindeki işlem kurunun esas alınmasına karar verildi.
Bunlar olurken Mayıs başında 4,0623 düzeyinde olan Dolar/TL kurunun 23 Mayıs’a gelindiğinde 4,92’71’e kadar yükseldiğini gördük.
Kronolojik olarak sıraladığım bu akış içerisinde en kritik an 23 Mayıs’ta piyasalar kapandıktan sonra Para Politikası Kurulu’nun olağanüstü toplanmasıydı. Kurul geç likidite borç verme faiz oranını 300 baz puan artırarak yüzde 13,50’den yüzde 16,5 seviyesine çıkardı. Yapılan açıklamada “Yakın dönemde piyasalarda gözlenen sağlıksız fiyat oluşumları ve enflasyon beklentilerinde süregelen yükseliş genel fiyatlama davranışlarına dair riskleri artırmıştır. Bu çerçevede Kurul, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla güçlü bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiştir” denildi.
Gelinen bu noktada bütün yaşananların bana hatırlattığı hikaye ise şu oldu:
Eğitim filosuna bağlı bir savaş gemisi, fırtınalı bir havada, gece karanlığında yol almaktadır. Sis ve gö rüş alanının düşük olmasından dolayı geminin komutanı da köprüdedir ve bütün faaliyetleri denetlemektedir.
Köprünün iskele tarafındaki gözetleme yerinde nöbetçi “Sancak tarafında ışık” diyerek haber verir. Bunun üzerine komutan sorar:
– Dümdüz bize doğru mu ilerliyor, yoksa kıça doğru mu gidiyor?
Nöbetçi “Dümdüz bize doğru ilerliyor Komutanım.” diyerek cevaplar. Bu, tehlikeli bir çarpışma rotası üzerinde olunduğu anlamına geldiğinden Komutan emir verir:
– Gemiye mesaj gönder: Çarpışma rotasındayız. Rotanızı 20 derece değiştirmenizi öneriyoruz. Karşıdan ”Sizin rotanızı 20 derece değiştirmeniz önerilir.” şeklinde karşılık gelir. Komutan:
– Mesaj gönder. Ben komutanım. Rotayı 20 derece değiştirin.
Karşıdan “Ben deniz onbaşıyım, sizin rotanızı 20 derece değiştirmeniz daha iyi olur.” diye cevap gelir. Komutan hırsla emreder:
– Mesaj gönder! Ben bir savaş gemisiyim. Rotanızı 20 derece değiştirin. Karşısı “Ben bir deniz feneriyim.” diyerek cevap verir.
Haliyle savaş gemisi rotasını değiştirir.
Deniz fenerine dümdüz ilerleyen savaş gemisinin komutanı gibi bazen hayatta ön yargılar, kibir, sis ya da fırtınanın neden olduğu dar görüş açısı doğru kararlar alınmasını engeller. Sonuna kadar deniz fenerine ilerleyen savaş gemisi gibi dikine gitmek dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilir. Geç olmadan doğrusu, hayatta da rotayı değiştirmektir.
Güzel bir hafta dileklerimle.