top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAli Orhan Yalcinkaya

Köprüden Önce Son Çıkış


Filmlerdeki “ağır çekim” sahneler sadece gidişatı, duyguyu, atmosferi etkilemek; seyredeni manipüle etmek için değil aynı zamanda “bakınız burası önemli, burada önemli bir şeyler oluyor” hissiyatını seyirciye geçirmek için kullanılıyor.

Dikkat etmişsinizdir, hafif kısık gözlerle uzakta bir yerlere bakarken arkasındaki patlamayı umursamadan, ağır çekimde gamsız kasavetsiz yürüyüp giden kahramanın bakışlarında “patlattım; ama umarım cüzdanı düşürmemişimdir içeride” gibi dünyevi bir endişeden eser yoktur.

Sadece filmlerde olsa iyi, gerçek hayatta da bazı anları ağır çekim yaşadığımızı söylüyor bilim insanları. Baylor Koleji Tıp Fakültesi'nden David Eagleman, Public Library of Science One dergisinde yayımlanan makalesinde, insanların bir kaza anında olayların yavaş meydana geldiği izlenimine kapıldığını söylüyor.

Denekler, zamanın akışını yavaşlatarak çok daha hızlı ve etkili hareket eden Matrix filminin kahramanı Neo kadar olmasa da deneydeki düşüşlerinin gerçek zamandan çok daha uzun sürdüğünü belirtmiş.

Böyle belirtmelerinin nedeni ise zaman kendi temposunda akıp giderken, tehlike anında beynimizdeki amigdala bölgesinin devreye girerek duyularımızı keskinleştirmesi. Hafızamız travmatik anın etkisiyle daha mükemmel çalışırken, bir yandan yaşadığımız anın tüm detaylarını hızlıca gözden geçirirken bir yandan da zamanın yavaşladığını düşünüyormuşuz.

***

Hatırlayacaksınız Türkiye ekonomisi 2018 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,0 olan beklentinin üzerinde, yüzde 7,4 büyümüştü. Çeyrekler itibariyle ekonomideki “reel” büyüme trendini görmek için baktığımız mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış GSYH serisi ise 2017’nin son çeyreğinde yüzde 1,7 büyüyen ekonominin bu yılın ilk çeyreğinde hızlanarak yüzde 2,0 büyüdüğüne işaret etmişti.

Bugün açıklanacak 2. çeyrek büyüme rakamlarına ilişkin öncü göstergelere baktığımızda, tıpkı yukarıda anlattığıma benzer ağır çekimde bir küçülmeye doğru gittiğimiz görülüyor. “Köprüden Önce Son Çıkış” tabelasından esinlenerek söyleyecek olursam “Küçülmeden Önceki Son Büyüme” olacak gelecek rakam. Bunu derken, gözlerim kısık, uzakta bir yerlere bakarak gamsız kasavetsiz yürüyüp gidiyor değilim.

Sadece büyüme ile korelasyonu yüksek olan sanayi üretim verisine bakmak bile bunu söylemek için yeterli. İlk çeyrekte, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 9,9 artış kaydeden sanayi üretimi, ikinci çeyrekte yüzde 5,3’e geriledi. Kredi büyümesi, otomotiv satışları, reel kesim güven endeksi ve onun alt detayları, ekonomik güven endeksi, kapasite kullanım oranı, tüketim ve yatırım malı ithalatı gitmekte olduğumuz istikamet hakkında önemli şeyler söylemekteydi zaten. Reuters’ın anketinde, ikinci çeyrek büyüme beklentileri yüzde 4,5 ile yüzde 6,5 arasında değişmekle birlikte medyan beklenti büyümenin yüzde 5,3 artacağı yönünde.

İnsanların, bir kaza anında olayların ağır çekimde meydana geldiği izlenimine kapılması gibi Mayıs ortasında başlayıp 10 Ağustos’ta Donald Trump’ın attığı tweet sonrası hızlanan süreçte TCMB, tıpkı Neo gibi zamanı (TL’deki değer kaybını) yavaşlatmayı denedi. Ama geçtiğimiz hafta açıklanan TÜFE rakamları sonrası yıllık enflasyonun yüzde 17,90’a ile son 14 yılın zirvesine çıkması; verinin hemen ardından yaptığı açıklama ile TCMB’nin, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla gerekli tepkiyi vereceğini duyurması faiz artışı beklentisini kuvvetlendirdi. Para Politikası Kurulu, bir önceki toplantısında faizlerde değişikliğe gitmemiş olsa da ay içerisinde fonlama kompozisyonunu değiştirerek faizlerde fonlama maliyetini yüzde 17,75’ten yüzde 19,25’e doğru yükselmesinin yolunu açmış, 150 baz puanlık örtülü parasal sıkılaştırma yapmıştı. 13 Eylül’deki toplantıdan beklenti, kurulun 500 baz puanlık bir faiz artışına gideceği. Bakalım, bu sefer TCMB köprüden önceki son çıkışı kaçıracak mı?

Güzel bir hafta dileklerimle.


809 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page