top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAli Orhan Yalcinkaya

Yıkıcı Bir Aşk Bu*


Pablo Picasso, Mikhail Bakunin’in ölümünden beş yıl sonra dünyaya gelmiş olsa da biri ressam diğeri devrimci anarşist olan bu iki farklı ismi birbirine aynı cümle bağlar. İlk Bakunin, 1842 yılında yazdığı “Almanya'da Reaksiyon: Bir Fransızın Not Defterinden” başlıklı makalesinin sonunda söyler; ondan yıllar sonra aynı cümleyi Picasso yineler:

Yıkıcı tutku aynı zamanda yaratıcı bir tutkudur(dürtü).

Protest sokak sanatçısı Banksy'nin bir kız çocuğunu kalp şeklindeki bir balona erişmeye çalışırken tasvir ettiği, her zaman bir umut olduğunu anlatan “Kırmızı Balonlu Kız” adlı eseri Londra'daki Sotheby's müzayede evinde açık artırmaya çıktı geçtiğimiz Cuma günü.

Tablo, 1,042 milyon sterlin-yaklaşık 7,6 milyon TL’ye satıldıktan birkaç dakika sonra kendi kendini imha etti. Evet, yanlış duymadınız tıpkı Görevimiz Tehlike filmlerinin başında kendini imha eden o ses dosyaları gibi. Banksy, o anı Instagram hesabından “Satıyorum, satıyorum, sattım…” anlamında kullanılan “Going, going, gone…(Gidiyor, gidiyor, gitti)” mesajıyla paylaşır önce. Ardından ikinci bir paylaşım daha yapar “Yıkıcı tutku aynı zamanda yaratıcı bir tutkudur” diyerek.

Banksy imzasını kullanan bu gizemli sanatçı, farklı ülkelerde çizdiği savaş karşıtı, çevreci, hayvan haklarını savunan ve tüketim çılgınlığını eleştiren eserleriyle tanınıyor.

Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamış olan müzayede evi bir yandan durumu anlamaya çalışırken, öğütülmüş parçaları bir araya getirilerek çerçeveye konulan eser, yarısı dışarıda kalmış biçimde sergileniyor. Eserin değerinin ortadan kalktığını düşünenler olduğu gibi değerini ikiye katlanmış olabileceğini iddia edenler de bulunmakta.

Sanatını pazarlamayıp halka sunmuş; eserlerinde hep başkaldırı, protesto ve sistemin çarpıklığı temalarını işlemiş ve eleştirmiş bir sanatçının bu anarşist hareketi üzerine farklı anlamlar yüklenecek ve söylenecektir. Benim açımdan anlamı ise sahip olduklarımıza yüklediğimiz değeri sorgulatması ve bunları kaybetme hissi yaşatması açısından düşündürücü olmasıydı.

***

Elbette ekonomiye bir sanat eseri gibi yaklaşacak değilim; ama benzer bir sorgulama içine girmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Geçen hafta tüketici enflasyonu 2003 yılından bu yana en yüksek seviyesine çıkarak yüzde 24,52 olurken yurt içi üretici fiyatları yıllıkta 14 yüzde puan yükselerek yüzde 46,15 oldu. Mevsimsel ürünler hariç tutulduğunda aylık TÜFE enflasyonu yüzde 6,14 artarak yıllıkta yüzde 17,45’ten yüzde 23,80’e yükselirken, çekirdek enflasyon göstergelerinden özel kapsamlı TÜFE-B ve TÜFE-C endeksleri sırasıyla 6,77 ve 6,83 puan artışla yüzde 23,71 ve yüzde 24,05 oranında gerçekleşti.

Yılın kalan son üç ayında döviz kurundan geçişgenliğin gerçekleşmeyeceği; fiyat artışlarının olmayacağı; aylık enflasyonun ilgili ayların son 15 yıl ortalamalarında gerçekleşeceği ve üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki makasın açıldığı bu tabloda önümüzdeki dönemde fiyat artışlarının tüketiciye hiç yansıtılmayacağı varsayımı altında bile 2018’i en iyi ihtimalle yüzde 23,48 enflasyonla kapatacağımızı söyleyebiliriz. Yani, 20 Eylül’de açıklanan Yeni Ekonomi Programında bu yıl için öngörülen yüzde 20,8 enflasyon gerçekleşme tahmininin daha ikinci haftadan tutturulamayacağı anlaşılıyor.

Tek haneli enflasyon hedefi kovalanırken kendimizi hedeflenenden daha ötede bir noktada bulmamız bir yana, asıl yaşadığımız duygu düşük enflasyon hayalini kaybetme hissi. Bu yüzden olsa gerek, daha iki hafta önce yeni bir ekonomi programı açıklanmışken, şimdi enflasyonla güçlü mücadele programı açıklanma ihtiyacı duyulması.

Detaylarını bu hafta öğreneceğimiz bu programda yeni olarak neler söylenecek, diye merak ederken Picasso’nun şu sözünü tekrar hatırıma düştü: “Yeni şeyler yaratmak için öncelikle bir şeyleri yıkmalısınız.

Güzel bir hafta dileklerimle.

(*) : Cemal Süreya, Bu Bizimki


186 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page