Pusula, milattan sonra 1. yüzyılda Çin’de icat edilir; yön bulmak amacıyla kullanılması ise 11. yüzyılda Song Hanedanlığı zamanında olur. Avrupa’ya ulaşması için bir yüzyıl daha geçmesi gerekir. Bundan sonrası sadece pusulanın gelişimi değil dünyada dengelerin de değişimidir. Yeni Çağ’la başlayan coğrafi keşifler; keşfedilen yeni yerler ile birlikte ticaret yollarının değişmesi…
Einstein’in bilime olan tutkusunun babasının ona 5 yaşındayken hediye ettiği pusula ile başladığı anlatılır. Küçücük bir iğnenin tek bir yönü işaret etmesini sağlayan kuvvete yönelik merakı, onun bilimsel ilerleyişinin de başlangıç noktası olmuştur. Patentlerinden birinin jiroskopik pusula olması da bu bağlamda ilginçtir. Günümüzde uçaklarda ve gemilerde kullanılanların öncüsü olan bu pusula, nesnelerin üç boyutlu ortamda doğrultularını ve iki eksene olan açılarını tespit etmeye yararken, Einstein’in Genel Görelilik Teorisinin doğrulanmasına giden kapıyı da aralar.
Peki, pusulanın futbol dünyası için de önemli bir hediye olduğunu söylesem...
Frankfurter Allgemeine gazetesinde editör olarak çalışan Christian Eichler’in “Futbolun Beceriksizleri Ansiklopedisi” (Lexikon der Fussballnieten) adlı kitabında anlatır bunu.
Ondan önce benim unutamadığım beceriksizliklerden birini, Beşiktaş'ın İsveç'te Malmö'yle oynayıp 3-2 kaybettiği Avrupa Kupası maçında sağ bek Recep Çetin’in muhteşem bir voleyle kendi kalesine attığı golü anlatayım. Muhtemelen kornere göndermek istediği topa öyle harika bir vole vurur ki “Takoz Recep", topu üstten Beşiktaş ağlarına takar. O zamanki adıyla UEFA Kupası’nda gecenin en iyi golü seçilir. Deplasman dönüşünde Recep’in kaleci Engin'e "Bir de topu çıkaracakmışsın gibi köşeye atlıyorsun. Sen benim şutumu çıkarabilir misin?" diye takıldığı anlatılır.
Gelelim kitaptan aktaracağım ilk olaya. Hikâyenin kahramanı futbolun kaiseri Franz Beckenbauer. 1975 yılında iki hafta üst üste kendi kalesine gol atınca Bayern'in o zamanki file bekçisi Sepp Maier haklı olarak, "Peki cumartesi Beckenbauer'i kim marke edecek?" diye sorar. Beckenbauer'ın becerisizlikleri bununla da bitmez. Hiçbir futbolcuya nasip olmayacak bir şeyi gerçekleştirerek, jübile maçında kendi kalesine gol atarak tarihe geçer!
Böylesi talihsizlikler her futbolcunun başına gelebilir ama hiçbiri bu yazının da esin kaynağı olan Finlandiyalı futbolcu Pentti Kekkola’nın yanına yaklaşamaz bile. 1986 sezonunda kendi kalesine attığı beşinci golden sonra, takım arkadaşları ona bir pusula hediye eder.
Dönüp baktığımda 2018’de Eximbank Ekonomik Araştırmalar ekibi olarak yazdığımız 300’ün üzerinde raporun yanında, hikâyeleriyle ekonomik gelişmeleri değerlendirdiğim haftalık 37 yazıyı da göz önüne alınca bari yılın son yazısı ekonomi üzerine olmasın dedim. Türkiye ekonomisinde görüş mesafesinin düştüğü, pusulanın şaştığı, gideceğimiz istikameti tespit etmekte müşkül zamanlar yaşadığımız zor bir yıldı 2018. Görünen 2019 yılının ondan da zor olacağı… Demem o ki zaten yeterince yazacağız.
Bir yılı uğurlarken yeni gelenden önce sağlık bir de umut diliyorum, gerisinin nasıl olsa üstesinden geliriz. O nedenle Ahmet Arif’in umutla direnmenin gücünü anlattığı Anadolu şiirinden bir bölümle bitireyim yazıyı.
“Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile diş ile,
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?”
Güzel bir yıl dileklerimle.