NASA’nın gezegeni koruma programının bir parçası olarak Dünya’ya yaklaşan gökcisimlerini izleyen Hawai’deki Pan-STARRS 1 teleskobu 19 Ekim 2017 günü Dünya’dan 30 milyon kilometre uzaktaki bir “cisim” algılar. Sıra dışı bir boyuta sahip olduğu tespit edilen ve güneş sisteminde hiperbolik bir yol izleyen bu cisim sadece bilim dünyasının en büyük keşiflerinden biri olmakla kalmaz aynı zamanda çarşının karışmasına da neden olur.
Gökbilimciler, solgun bir ışığa sahip bu cismi ilk başta bir kuyruklu yıldız olarak tanımlarlar; çünkü yerçekimi etkisinde hareket etmediği gibi kuyruklu yıldızlara benzer bir şekilde ivmelenmektedir. Daha sonra yapılan gözlemlerde aktif bir kuyruklu yıldız olmadığı anlaşılır; çünkü oldukça uzun olması ve kuyruklu yıldızların başındaki ışıklı küreye benzer bir yapı sergilememesi bu hipotezi zayıflatır. Asteroit olduğu düşünülür; ama Güneş sistemindeki hiçbir asteroite de benzememektedir.
Böylece, yeni bir tartışmanın fitili ateşlenir.
Hawaii dilinde uzaklardan ilk kez gelen haberci anlamında “Oumuamua” ismi verilen bu uzay cismine sonunda türünün ilk örneği olarak kabul edilen “yıldızlararası obje” tanımlaması uygun görülür. Daha da ileri gidenler, uzaylı bir medeniyet tarafından Dünya’nın çevresine ‘bilinçli’ olarak gönderilmiş olabileceğini iddia eder; çünkü 316 bin kilometre hızla ilerlemesi ve sıra dışı şekli “yapay” olabileceğini düşündürmektedir.
Son araştırmalar bir kuyruklu yıldız olduğuna dair kanıtları güçlendirse de diğer teorilerin aksini de kanıtlamak gerekiyor; ama bu pek mümkün değil çünkü nereden ve neden geldiği bilinmeyen Oumuamua güneş sistemini çoktan terk etmiş vaziyette. “Şimdilik” ne olduğu tam bir muamma olarak kalacak gibi görünüyor.
Geçtiğimiz hafta açıklanan veriler ise Oumuamua gibi muamma olarak kalmayacak bir cismin bize doğru yaklaşmakta olduğunu haber verir gibiydi adeta.
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi, Yeni Ekonomi Programında (YEP) 80,6 milyar TL olarak öngörülen 2019 yılında bütçe açığının yılın henüz ikinci ayında birikimli rakamlarla 84,1 milyar TL’ye ulaştığına işaret etti.
Bütçe gelirleri Şubat ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,7 oranında artarken vergi gelirlerin yüzde 9,4 artmış olması, buna karşılık giderlerin ise aynı dönemde yüzde 33,2 artış kaydetmesi düşündürücü. Bütçe gelir ve giderlerine enflasyondan arındırarak baktığımızda ise Şubat ayında giderler yüzde 11,3 artarken, gelirlerin yüzde 8,6 daraldığını görmekteyiz. Ekonomik aktiviteye ilişkin önemli sinyaller veren dâhilde alınan KDV bir önceki yılın Şubat ayına göre yüzde 19,5, ithalde alınan KDV yüzde 1,5 daralmış durumda. İlk iki ay itibariyle bütçe önümüzdeki dönemde harcamalarda önemli kesintilere gidileceğini, gelirlerde ise artırıcı yönde önlemler alınabileceğini düşündürüyor.
İşsizlik rakamları ise “bütçeyi değil asıl beni düşünün” der gibi.
Aralık 2018 itibariyle işsizlik oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 310 baz puan, bir önceki aya göre 120 baz puan artış göstererek 2010 yılı Şubat ayından bu yana en yüksek düzeyine çıkarak yüzde 13,5 oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış seri ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 290 baz puan, bir önceki aya göre 60 baz puan artış kaydederek yüzde 12,7’ye yükseldi. Bir önceki ay yüzde 17,77 olan geniş tanımlı işsizlik oranını yüzde 19,29’a yükselirken, en can sıkıcı detay 2017 yılının Aralık ayında yüzde 19,2 olan genç nüfustaki işsizliğin 2018 sonunda yüzde 24,5’e yükselmesi oldu. Bu, her dört gençten birinin işsiz olduğu anlamına geliyor. Üstelik bütün bunların, işgücüne katılım oranının 60 baz puan düşerek yüzde 52,4’e gerilemesine rağmen olduğunu da belirtmek gerekiyor.
İşsizlikte kamu istihdamına ilişkin bir detaydan da bahsetmek gerekiyor. Toplam özel sektör istihdamındaki 289 bin kişilik düşüşe karşılık kamu 749 bin kişiye istihdam yaratmış durumda. Bu, kamunun katkısı olmasaydı özel sektördeki istihdam kaybının 1 milyon kişi olacağı ve 400 bin taşeron işçinin özelden kamuya geçmesi hesaba katıldığında, özel sektördeki istihdam kaybının 700 bin kişiye yaklaştığı anlamına geliyor.
Konjonktürel olarak işsizliğin yükseldiği önümüzdeki aylarda işgücü verilerindeki zayıflamanın daha da belirginleşeceği görülüyor. Bunu sınırlandırabilecek şey ise torba yasaya eklenen bir maddeyle Şubat-Nisan arasında işe alınanların üç aylık maaş, prim ve vergilerinin işsizlik sigortası fonundan karşılanacak olması.
Sanayi Üretim Endeksi, Ocak ayında yıllıkta arındırılmamış ve takvim etkisinden arındırılmış seride yüzde 7,3 azalış gösterirken, aylıkta mevsim etkisinden arındırılmış serinin yüzde 1,0 artması düşüşün sonuna gelinmiş olabileceğini düşündürüyor. Mevsim etkisinden arındırılmış verilerde aylık bazda tüm grupların artış göstermesi, imalat sanayinde 24 sektörden 11’i negatif katkı verirken, 13 sektörün pozitif katkı vermiş olması bu düşüncemizdeki temel dayanaklar.
Diğer taraftan Şubat ayına ilişkin öncü veriler ve kredi büyümesinin temposu iç talebin zayıf seyredeceğine işaret ediyor. Euro Bölgesi büyümesinin Avrupa Merkez Bankası tarafından aşağıya revize edilmesi ve Brexit’e ilişkin gelişmeler önümüzdeki dönemde ihracat siparişleri üzerinde bir baskı yaratabilir. Nitekim geçici dış ticaret verilerine göre yılın ilk iki ayında ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,7 artış göstererek beklenen artış değerinin (yüzde 8,4) altında kaldı. Bu, 2019 yılı sonunda 182 milyar dolarlık hedefin yakalanabilmesi için yılın geri kalanında ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,0 artması anlamına geliyor.
Gördüğünüz gibi ekonomik veriler Oumuamua gibi savruk hareket etmiyor. Buna bir şey daha eklemek mümkün. Oumuamua’nın hareketleri onun geçmişini aydınlatmayı zorlaştırırken, geçtiğimiz hafta açıklanan veriler geleceğe ışık tutmaya devam ediyor.
Güzel bir hafta dileklerimle.