Daron Acemoğlu ve James Robinson, Ulusların Düşüşü kitabında dünyanın bir ucunda yağan kar taneleri ile Roma’nın madenleri ve ekonomik büyümesi arasındaki bağlantıyı anlatır.
Grönland Buz Çekirdeği Projesi adı verilen bir yöntemle ortaya çıkan sonuçlar, Roma döneminde yaşanan ekonomik gelişmelerin de seyrini ortaya koyduğunu belirtiyor.
Kar taneleri düşerken atmosferden başta demir, gümüş ve bakır gibi metaller olmak üzere bir miktar kir toplar. Karın donması ve yıllarla birlikte bir önceki yağanın üzerine yığılması bin yıl boyunca devam eder. Bu da bilim insanlarına binlerce yıl önceki atmosfer kirliliğinin boyutlarını anlamaları için eşsiz bir fırsat sunar. 1992 yılında Grönland’daki buzulların insanlık tarihinin yaklaşık 250 bin yılına denk gelecek şekilde 3 bin 30 metre delindiğini kaydeden Acemoğlu ve Robinson şu bilgileri aktarıyor:
Bu ve bundan önceki projeler, MÖ 500 sıralarında atmosfer kirletici maddelerde belirgin artış olduğunu ortaya koyuyor. Demir, gümüş ve bakırın atmosfer kirletme miktarları bu tarihten sonra artıyor ve MS ilk yüzyılda zirveye ulaşıyor. Sonra aniden düşüyor ve aynı düzeye ancak 13 yüzyılda büyük keşiflerin başlamasıyla yeniden ulaşılıyor. Bu Roma’da madenciliğinin o dönem ne kadar yoğun olduğunun da göstergesi olarak yorumlarlar.
Ben de uzak coğrafyalara ve çok uzak geçmişe gitmeden, sadece geçtiğimiz üç aylık döneme bakarak Türkiye ekonomisinin durumu ve büyümesini anlatmaya girişeyim istedim.
***
Perakende satış ve ciro endeksleri ile beraber ikinci çeyreğe ilişkin tüm veri seti tamamlanmış bulunuyor. Böylece 2 Eylül’de açıklanacak 2019 yılının ikinci çeyrek büyüme rakamlarına ilişkin daha net bir şeyler söyleyebilecek durumdayız.
Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,6 daralırken tüketim 2,0 yüzde puan, yatırımlar ise 3,8 yüzde puan büyümeyi aşağıya çekerken net ihracattan gelen 9,4 yüzde puanlık katkı daralmayı sınırlamıştı.
İkinci çeyrekte de benzer bir tablo ile karşılaşmamız olası görünüyor. Büyümeye en büyük katkının 6,0 yüzde puan ile yine net ihracattan geleceğini hesaplıyorum.
İlk çeyrekte büyümeyi 3,8 yüzde puan aşağıya çeken yatırım harcamalarının olumsuz katkısının ise süreceği anlaşılıyor. Sanayi üretim serisinin altındaki sermaye malı üretim endeksi, GSYH altındaki yatırım harcamaları açısından öncü gösterge niteliğinde.
Bir önceki çeyrekte yüzde 7,3 daralan sermaye malı üretimi hafifçe toparlanmış olsa da 2. çeyrekte yıllık bazda yüzde 4,4 daralmış durumda. Buradan hareketle sabit sermaye yatırım harcamalarının yıllık büyümeyi 3,0 yüzde puan aşağıya çekeceğini düşünüyorum.
Tüketim için de benzer şeyleri söylemek mümkün. İlk çeyrekte büyümeyi 2,0 yüzde puan aşağıya çeken tüketimin, bileşik öncü göstergeden hareketle ikinci çeyrekte 1,0 yüzde puan aşağıya çekeceğini bekliyorum.
Son olarak sanayi üretiminden hareketle büyümenin ne olabileceğine bir bakalım.
Sanayi üretimi ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,4 daraldı. İlk çeyrekte sanayi üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,6 azalırken, GSYH’deki daralma yüzde 2,6 olmuştu. Dolayısıyla ekonominin bu çeyrekte yüzde 1,5-2,0 aralığında bir daralma yaşayacağı söylenebilir.
İkinci çeyrekte GSYH yüzde 1,5 daralırsa, bu Türkiye ekonomisi için yılın ilk yarısında yüzde 2,1, yıllıkta ise yüzde 1,3 küçülme anlamına geliyor. Bu da demek oluyor ki 2019 yılını 0 büyümeyle, yani olduğumuz yerde sayarak kapatabilmek için ikinci yarıda büyümenin yüzde 2,0 olması gerekiyor.
Dikkat ederseniz ekonominin küçülmediği, ama aynı zamanda büyümediği bir senaryoyu içeriyor bu rakamlar. Nitekim üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler de ekonomide zayıflığın sürdüğüne işaret ediyor. O nedenle Yeni Ekonomi Programında öngörülen yıllık yüzde 2,3 büyüme rakamını yakalamak için yılın ikinci yarısında ekonominin ne kadar büyümesi gerektiğine ilişkin bahse girmedim bile, ama yine de merak edenler için söyleyeyim, yüzde 6,5.
Rakamları gördükten sonra siz de yazının başlığındaki şarkıyı mırıldanmaya başladınız mı?