“sayfayı çevirmeyin. üçüncü sayfa haberleri üç-beş satırdan ibaret olsa da hikayeleri; “kırk katır mı kırk satır mı?”dır”
siz sayfayı çevirmeyin, ben hikayeyi iki gün geriye alayım:…”
diyerek başlıyor leyla taşçı’nın hikayesi.
*****
burada durup şuna bir bakalım:
uluslararası af örgütü, türkiye'de aile mensuplarının kadınlara uyguladığı şiddetin, kadınları ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakmaktan dayağa, cinsel şiddete ve cinayetlere kadar geniş bir yelpazede yer aldığını söylüyor.
şiddetin kaynağı olarak ise namus cinayetleri, küçük yaşta evlilik, berdel ve beşik kertmesi, zorla evlendirme gibi geleneksel uygulamalar gösteriliyor. aile mensupları kadınları ya öldürüyor ya da intihara zorluyor.
25 kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası dayanışma ve mücadele günü’nde türkiye barolar birliği yaptığı açıklamadan satır başları ise şöyle:
“uluslararası hukukun bütün çabalarına rağmen, hem dünyada hem de ülkemizde çığ gibi büyüyen kadına yönelik şiddet, çağımızın bir utanç kaynağı olarak insanlık onurumuzu yaralıyor. kadınların toplum hayatındaki yeri geleneklere ve dini kültüre göre belirleniyor.
evde, işte, okulda, sokakta, karakolda fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalan, çocuk yaşta evlenmeye zorlanan kadınların, namus veya töre adı altında yaşam hakları ellerinden alınıyor.
son on yılda kadına şiddetin yüzde 1400 arttığı, çocuk gelin sayısının yükseldiği bir süreçten geçiyoruz.
dünya üzerinde kadınını eve kapatan gelişmiş tek bir toplum yoktur.
şiddete uğrayanların değil, şiddet uygulayanların utanç duymasını sağlamak zorundayız. tecavüze uğrayan kız çocuklarının ruhsal bütünlüğünün zedelenip zedelenmediğini soruşturan, kadın katillerine “haksız tahrik” adı altında ceza indirimi sağlayan erkek egemen adaleti değil, gerçek adaleti hakim kılmalıyız. “
*****
kimsesizlikten kimsesizlerin kimsesi olan ülker abla ile yolu kesişen leyla, kolayı yanında bir bardak su ile içen, en büyüğünün de en küçüğünün de ağzında bira şişesi olan bir evde yaşamaya mahkum.
paxera sarısı, stilizan mavisi, zanaks eflatunu, nervium yeşili, paxil pembesi ve –bence- antabus karası arasında geçen ömrünü hınzır bir dille anlatmış seray şahiner.
*****
şimdi kitabın sayfalarını çevirebilirsiniz...