kitabın kapağında vasati kırk çöp çizimini görünce aklıma met üst’ün “vasati 40 çöp ömrüm... yanar yanar sönerim” demesi geldi. pınar öğünç, “aksi gibi”de yanıp yanıp sönen “o anların” hikayelerini anlatmış.
“o anları”, 19 kısa öyküde anlatmak bence büyük maharet. bunu, bir de sade ve duru anlatımıyla o kadar güzel sarıp sarmalamış ki... mesela bir öyküsünde “beni babandan önce isteyen bir adam vardı mahallede… geçen hafta ölmüş. bak, onunla evlenseymişim geçen hafta rahata erecekmişim.” deyiveriyor.
başka tür bir hürriyet duygusunun jimnastiğini yapan kadınların, evlilerin, bekarların, gençlerin, ihtiyarların anlatıldığı öyküler ağzımda buruk bir tat bıraktı. yanıp yanıp sönen hayatlarımızın anlamsızlığı ve eksikliği üzerine düşünmeme neden oldu. “salacak’ta titanik” öyküsünü ise ayrı bir sevdim.
mayakovski’nin sevgilisi lili’ye söylediği, bir kadına söylenebilecek en güzel söz de kitapla ilgili son söz olsun:
“sen kadın değil, bir istisnasın.”