top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAli Orhan Yalcinkaya

Dil Takıntısı


Kıkırdarız, horuldarız, bazen gürül gürül çağlar, bazen fısıl fısıl konuşuruz. Bazen gerçekler kafamıza dank eder, bazen vız gelir tırıs gider.

Kimi zaman canlı ve cansız varlıkların çıkardığı seslerden esinlenerek duygularımızı yansıtırız.

İlk duyduğumda acaba hangi varlıktan çıkıyor bu ses diye düşündüğüm pelesenk sözcüğünü de böyle sanmıştım.

Dilime pelesenk oldu” derken ortadaki pelesenk sözcüğü size de bir efekt gibi gelmiyor mu?

Meğer Farsça “perseng” sözcüğünden geliyormuş. Terazide ağırlık olarak kullanılan “yük taşına” karşılık gelen bir sözcük. Kızıldeniz çevresinde yetişen bir ağaç ve onun reçinesine verilen “balasan” nam-ı diğer “balsam” sözcüğünden geldiğini söyleyenler de var.

Doğrusunu söylemek gerekirse kimi zaman konuşmamıza terazideki yük taşı misali denge katarken kimi zaman da dilimize yapışıp gitmeyen reçine oluvermiş.

***

OECD Küresel Ekonomik Görünüm raporunda küresel ekonominin ılımlı şekilde toparlanması beklentisiyle uyumlu olarak 2017 yılı için küresel büyüme beklentisinin yüzde 3,3’ten yüzde 3,5’e doğru revize edildiği görülüyor. Görünümün iyi olmakla birlikte yeterli seviyede olmadığına dikkat çekilirken, büyüme ve küreselleşmenin yararlarının geniş çapta paylaşılması için daha fazla çaba gerektiğine vurgu yapılmış.

Raporun Türkiye ile ilgili kısmına geldiğimizde en dikkat çekici uyarı, ya da öneri diyelim “Enflasyon ve döviz kuruna bağlı riskler yüksek olmakla birlikte TCMB’nin politika faizinde doğrudan artırıma ihtiyaç var” ifadesi. Jeopolitik ve yurt içi tansiyonun yükselmesi veya Türkiye-AB ilişkilerinin kötüleşmesi durumunda, “işletme güveni, yatırımlar ve büyümenin zayıflayacağı ve dış fonlamaya ilişkin risklerin yükseleceğine” vurgu yapılırken mali ve diğer önlemlerin kamu maliyesi ve kredi kalitesi üzerindeki etkilerinin izlenmesi gerektiğinin altı çizilmiş.

Madem kamu maliyesine ilişkin vurgu var, dün açıklanan bütçenin öncüsü Mayıs ayı Hazine Nakit Gerçekleşmelerine bakalım, sonra OECD raporuna tekrar döneriz.

Mayıs ayında nakit dengesi 5,5 milyar TL fazla verirken bir önceki yılın aynı döneminde bu rakam 4,0 milyar TL fazla düzeyindeydi. Faiz dışı nakit dengesine baktığımızda ise 2016 Mayıs ayında 8,7 milyar TL fazla söz konusuyken bu dönemde 8,6 milyar TL fazla olduğu görülüyor. Faiz ödemeleri bir önceki yıla göre yüzde 27,6 azalarak 3,5 milyar TL olsa da faiz dışı giderler 41,7 milyar TL’den 47,5 milyar TL’ye yükselmiş durumda. Geçen aya göre daha dengeli bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu söylemek gerekiyor.

Ocak-Mayıs itibarıyla bakıldığında ise 2016’da nakit dengesi 2,5 milyar TL fazladan 2017’de 20,7 milyar TL açığa, faiz dışı denge 17,1 milyar TL fazladan 3,9 milyar TL açığa dönmüş durumda. Gelirlerin artış hızı yüzde 10,1, giderlerin artış hızı ise yüzde 19,8. Bir zamandır söyleye geldiğim üzere bu tablo bozulmanın sürdüğüne işaret ediyor. Mali ve diğer önlemlerin kamu maliyesi ve kredi kalitesi üzerindeki etkilerinin neden izlenmesi gerektiğini açıklıyor sanırım bu tablo.

OECD raporuna tekrar döndüğümüzde, Türkiye'nin küresel ve Avrupa değer zincirlerine daha fazla entegre olarak cari işlemler açığını daha da artırmadan net ihracatını artırarak istihdam yaratmasının önemli olduğuna vurgu var. Bunun için de Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşmasının derinleştirilmesi, tarım ve hizmetler sektörüne yayılmasının anahtar önemde olduğunu söylüyor. Türkiye’ye ilişkin rakamsal beklentileri içeren tablo ise şöyle:

Rapor, herkesin diline pelesenk olan şu cümleyle bitiyor:

Eğer reformlar uygulanırsa büyüme daha güçlü olabilir.


104 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page