1562’de Venedik’teki San Giorgio Maggiore Manastırı’nın yemekhanesi için İtalyan Rönesans dönemi ressamlarından Paolo Veronese‘ye bir tablo ısmarlanır; ama bir şart vardır: Bu tabloda mümkün olduğu kadar çok figür kullanılacak.
Resim için konulan bu şart haliyle boyutlarına da yansır. 6,77m X 9,94m ölçüleri ile yaklaşık 66 metrekarelik devasa bir alanı kaplayan The Wedding at Cana (Cana’da Düğün) tablosu böylece ortaya çıkar.
132 davetli, 6 müzisyen, beş köpek, bir kedi ve papağanın resmedildiği tabloda kimler yoktur ki? Dönemin tüm önemli karakterlerinden duyan gelmiş desek yanlış olmaz. Fransa Kralı I. Francois, İngiltere Kraliçesi I. Mary, Avusturya Kraliçesi Eleanor, Kutsal Roma İmparatoru V. Karl, Osmanlı İmparatoru Kanuni Sultan Süleyman (masada soldan 6. sarı elbiseli, kırmızı kavuklu olan). Tabloda, Hz. İsa’nın konuk olarak çağrıldığı bir düğünde gerçekleştirdiği ve peygamber olarak ilk mucizesi kabul edilen suyu şaraba dönüştürülmesi resmedilir.
Tablonun başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmez. Boyutları belasınadır tüm bunlar. 1563’te tamamlanıp 235 yıl boyunca manastırın yemekhanesinin duvarında asılı kalan tabloyu Napolyon, 1797’de savaş ganimeti olarak Paris’e götürür. Kolay taşınabilmesi için ikiye bölünen tablo bu yolculukta bayağı bir hırpalanır. Fransa-Prusya Savaşı’nda Brest limanında bir kutuda saklanır. II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin eline geçmesin diye bir kamyonla Fransa’yı dolaşır. Tablo nihayet Louvre Müzesi’ndeki kalıcı yerine yerleştirildiğinde kör talihi burada da peşini bırakmaz. Tavan havalandırmasından sızan yağmur suyu damlalarına maruz kalır. Bu olaydan sadece iki gün sonra temizlenmiş halde yerine asılırken görevliler resmi düşürür ve resimde yırtıklar oluşur. Louvre, restorasyondan sonra müzenin bu en büyük tablosunu tüm heybetiyle daimi odasına, müzenin en popüler eseri olan Mona Lisa’nın tam karşısına yerleştirir.
Louvre’da herkesin derdi Mona Lisa’yı görmektir ya, devasa boyutları ve tüm ihtişamıyla duvarda asılı duran The Wedding at Cana (Cana’da Düğün) aynı zamanda dünyanın en çok sırt çevrilen tablosudur.
***
Bugün açıklanacak Ocak ayı verisiyle 2018 yılın ilk enflasyon rakamlarını alacağız.
Geçtiğimiz hafta Perşembe günü açıklanan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Ocak ayı verileri tüketici fiyatlarında ılımlı artışa işaret etmişti. Tüketici fiyatları bir önceki aya göre yüzde 0,87, yıllıkta yüzde 8,66 oranında artarken, gıda grubu fiyatlarının yüzde 0,81 arttığını izlemiştik. Bu aynı zamanda son 7 yılın en düşük fiyat artışı olurken, sebze ve meyve fiyatlarında yüzde 1,81 gerileme dikkat çekmişti. Türk-İş’in verileri ise Ocak’ta bir önceki aya göre yüzde 0,46 artış ile 2011 yılından bu yana en düşük artışa işaret etmişti.
Diğer taraftan Para Politikası Kurulu notlarında Ekmek Tebliği’ndeki gramaj değişikliğine bağlı olarak işlenmiş gıda fiyatlarının Ocak ayında yüksek bir oranda artma riski bulunduğuna dikkat çekilirken, Ocak ayına ilişkin ilk göstergelerin gıda yıllık enflasyonunda işlenmemiş gıda grubu kaynaklı olarak gerilemeye işaret ettiği belirtilmişti. Öncü göstergelerin, elektrik fiyatlarındaki artışa rağmen, enerji enflasyonunun benzer şekilde Ocak ayında da baz etkisiyle gerileyeceğine vurgu yapılmıştı.
Bu gelişmeler ışığında Ocak ayı tüketici enflasyonunu yüzde 1,1 olarak tahmin ederken, piyasa beklentisi yüzde 1,3 şeklinde. Beklentilerimiz doğrultusundaki gerçekleşme, yıllık enflasyonunun yüzde 11,9’dan yüzde 10,4’e gerileyeceğine işaret etmekte. TCMB Beklenti Anketine göre ise Ocak ayı itibarıyla 12 ve 24 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerinin sırasıyla yüzde 9,24 ve 8,23 ile yüksek seviyelerini koruduğunu görmüştük.
Öte yandan İTO rakamlarıyla aynı gün açıklanan İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat Sanayi PMI verisi 2018 yılına yükselişle, güçlü düzeyde gerçekleşen ve önceki aya göre hızlanan üretim büyümesiyle başlamış olsa da detaylardaki şu nokta dikkat çekmekte:
“İmalatçılar üretim kapasitelerini yükseltmek amacıyla satın alma faaliyetlerini Ocak’ta artırmaya devam etti. Ayrıca bu artış güçlü düzeyde ve yaklaşık son 7 yılın en yüksek seviyesinde gerçekleşti. Firmaların maliyet yükleri döviz piyasasındaki olumsuz gelişmelerin ve yükselen hammadde fiyatlarının etkisiyle Ocak’ta da hızlı bir şekilde yükseldi. Firmalar, maliyet baskılarındaki bu artışa nihai ürün fiyatlarını yükselterek karşılık verdiler. Ayrıca nihai ürün fiyatları enflasyonu son 12 ayın en yüksek düzeyine tırmandı.”
Benzer işaretler İktisadi Yönelim Anketinden de gelmişti. Geçen haftaki yazıda peşin bir ifadede bulunarak “…gelecek 3 ayda ortalama birim maliyetindeki düşüş beklentisine rağmen iç piyasaya yönelik satış fiyat beklentisindeki artışın gölgesi düşmekte. Bu ise yurt içi üretici fiyat endeksi kaynaklı fiyat baskısının devam edeceğine işaret ediyor.” demiştim.
TCMB’nin Enflasyon Raporunda dile getirilen “güçlenen iktisadi faaliyet ile jeopolitik riskler nedeniyle petrol başta olmak üzere, emtia fiyatlarında gerçekleşebilecek olası yükselişlere” ise hiç girmeyeyim.
Demem o ki, her ne kadar enflasyonda manşete, popüler olana bakıyor olsak da gelişmeler sırtımızı çevirmememiz gereken bir başka tablo daha olduğunu söylüyor.
Güzel bir hafta dileklerimle.