top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAli Orhan Yalcinkaya

Hayat size güzel


Cannes Film Festivalinde en büyük ödül olan Altın Palmiye'yi kazanan Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filminin bir sahnesinde Necla (Demet Akbağ), kardeşi Aydın’a (Haluk Bilginer) şöyle der:

Keşke benim de kendimi kandırma eşiğim, seninki kadar düşük olabilseydi. O zaman ben de kolaylıkla yapmaya değer şeyler bulur, bu can sıkıntısından kurtulabilirdim belki. Temcit pilavı gibi aynı konuları geveleyip durmaktan nasıl da sıkılmıyorsun, anlamıyorum.

Aydın’ın verdiği cevap aynı zamanda bu yazının başına oturmamın da nedeni gibidir:

Bir kere sürekli aynı konuların üstüne gitmek yani, ısrarcı olmak, derinlere nüfuz etmenin yeni bir şeyler yaratabilmenin başlıca koşullarından biridir. İkincisi sıkılmak ne demekmiş ya? Sıkılmak için hiçbir zaman bir saniye bile vaktim olmadı benim. Ayrıca sıkılmak denen duygunun son derece lüks bir duygu olduğunu düşünüyorum bugünkü şartlarda.

Ekonomi ile ilgili verilere kaptırırsanız zaten sıkılmaya pek fırsat bulamazsınız. Sıkılmak gibi bir lüksünüz olmaz. Bir diğer kritik nokta ise gelen verilerle ilgili kendinizi kandırma eşiğiniz.

Eşiğiniz ne kadar düşükse, hayat size o kadar güzeldir.

***

Mayıs ayının ilk resmi verisi Nisan tüketici fiyat endeksiydi (TÜFE). Nisan ayında tüketici fiyatları yüzde 0,85 oranında artarken ve yıllık enflasyon 0,92 puan gerileyerek yüzde 10,94 oldu.

Kendini kandırma eşiğin düşükse enflasyon evet düşüyor, ama bir soralım neden düşüyor?

Türk lirasındaki değer kaybına rağmen, talebin daralmasının da etkisiyle temel mal enflasyonu yavaşlarken hizmet grubu eğilimindeki düşüşün daha belirgin hale geldiğini gördük. Enerji fiyatları ise Nisan ayında yüzde 4,99 oranında geriledi.

Talep daralırken, buna kur kaynaklı maliyet enflasyonuna rağmen arz tarafının baskılanması da eşlik edince Nisan ayında enflasyonun gerilediğini gördük. Sonraki aylarda bunun fiyatlara yansıyacağını beklemekle beraber yılın en yüksek enflasyon rakamını Şubat ayında görmüş olabileceğimizi düşünüyorum.

Nisan ayında ihracatın bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 41,4, ithalatın yüzde 28.3 oranında azaldığını gördük. Böylece son 12 aylık dönemde ihracat bir önceki yıla göre yüzde 3.7 oranında azalarak 172.71 milyar dolara, ithalat ise yüzde 1.8 oranında azalışla 210.41 milyar dolara gerilerken, dış ticaret açığı ise 37.70 milyar dolara genişledi.

Covid-19 salgınının ekonomilere olan doğrudan etkisinin ilk planda turizm, seyahat ve dış ticaret üzerinden olacağını bekliyorduk. Nitekim geçtiğimiz Perşembe günü açıklanan Mart ayı giriş-çıkış yapan turist sayısının yüzde 68 azalmasını Türkiye açısından bunun ilk işaretiydi. Dış ticaret verileri de tuzu biberi oldu. Aylık bazda ihracat ve ithalatta daha önce böylesi en düşük düzeyi 2010 yılının Şubat ayında görmüştük. Üstelik bu tablo Ticaret Bakanlığının Nisan ayı içerisinde ithalatta vergi artırımlarına gittiği, önce uygulamaya alıp daha sonra kaldırdığı “Kırmızı Hat” uygulaması ile dış ticaret açığının daha fazla genişlemesini önlemesine rağmen böyle.

Kendinizi kandırma eşiğiniz düşükse Türkiye 2020 ihracat hedefi olan 190 milyar doları mutlaka yakalayacaktır diyebilirsiniz. Yılın geri kalanında ihracatı yüzde 14,4 artırabileceğinizi düşünüyorsanız bu elbette mümkün. Ama birikimli ihracatın 2018 yılı Eylül ayı düzeyine kadar gerilemiş olduğu gerçeğiyle yüzleşirseniz ve krizin hemen öncesindeki 182 milyar dolarlık düzeye 17 aylık bir zaman diliminde ulaştığımızı dikkate alırsanız bunun ancak 2021 yılının sonlarına doğru mümkün olabileceğini de anlarsınız.

Üstelik ihracatta gelmiş olduğumuz düzey, Türk Lirası reel olarak tarihinin en değersiz seviyelerine inmişken böyle. Ulusal paranın yabancı paralar karşısında enflasyondan arındırılmış değişimini ölçen TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksi Nisan’da 68,88 değerine geriledi. 2018 yılı Ağustos ayında yaşanan kur şokunun ardından Eylül’de 62,51 ile tarihi en düşük değerini almıştı.

Kendinizi kandırma eşiğiniz düşükse, çok uzak değil 19 Mart’ta Türkiye’nin; reel sektörü, turizmi, ulaşım sektörü, gerekse ihracatçısıyla en az etkilenecek ülkelerden biri olacağını söyleyebilirsiniz, ama İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) son 11 yılın, bir başka ifadeyle küresel finansal krizden beri, en yüksek oranında gerileyerek Nisan’da 33,4’e düşerken, üretim ve yeni siparişler anketin başladığı Haziran 2005’ten beri en belirgin ivme kaybıyla sizi yüzleştirir.

Keşke benim de kendimi kandırma eşiğim, o kadar düşük olabilseydi…


348 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page