top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıAli Orhan Yalcinkaya

Zorla “güzellik” olur mu?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, bir ay içerisinde Aktif Rasyosu kararında ikinci bir değişikliğe giderek bankaları kredi vermeye zorluyor. Böylece dışarıdan borçlanamayan, bunu iç borçlanmaya yüklenerek çözmeye çalışan Hazine’ye can simidi uzatılırken, bütçesi rekor açığa koşan devletin minaresini çalanlara da kılıf bulunmuş oldu.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Covid-19 döneminde almış olduğu kararlar, yapmış olduğu düzenlemelerle dikkatleri üzerine çekti. Onlardan biri Nisan ayı sonunda uygulamaya konulan Aktif Oranı ya da BDDK’nın kullanımıyla söylenecek olursa Aktif Rasyosu (AR) oldu.

Bu düzenleme ile neyin amaçlandığına geçmeden önce herkesin doğru bildiği bir yanlışı düzelterek konuya giriş yapmakta fayda var:

Bankalar toplanılan mevduatlardan kredi yaratmazlar.

Tam tersi bankalar kredi sağladıklarında aslında parayı yaratmış olurlar. Bu para, piyasa yapıcı bankalar ile Merkez Bankaları (MB) arasındaki piyasada yaratılır ve tamamen kaydidir. Piyasa yapıcı olmayan bankalar ise bu işlemleri piyasa yapıcı bankalar üzerinden gerçekleştirir.

Yani parayı yaratan MB değil bankalardır. Bunu kredi vererek yaparlar ve kredi geri ödenince MB’deki hesaplardan yaratılan kısım silinir.*

***

BDDK 30 Nisan 2020 tarihinde bir düzenlemeye giderek bankalar için Aktif Rasyosu (AR) hesaplanmasını getirdi.


Aktif Rasyo (AR) formülünün ilk hali şu şekildeydi:

Rasyoyu tutturmanın farklı yolları söz konusu:

Örneğin kredileri büyüterek AR değerini yükseltmek mümkün ama yazının başında anlatılan detaydan dolayı kredi mevduat olarak önce bankanın hesabına girdiği için etkisi beklendiği kadar büyük olmayacaktı. Kamu bankaları kredi musluklarını zaten sonuna kadar açtığı için getirilen düzenleme aslında özel bankaları yönelik olduğunu belirtmek gerekiyor, çünkü kredi verme konusunda isteksiz davranan, kredilerin geri ödenmeleri konusunda şüpheleri olan onlardı.

Bir diğer yöntem ise bilanço daraltmak, ama burada başka riskler oluşacağı için bankaların bunu çok tercih etmek istemeyeceği bekleniyordu.

Bankalar sendikasyon kredisi alıp, daha sonra Merkez Bankası ile swap yaparak da oranı tutturulabilir, ancak küresel şartlar dikkate alındığında bunun da “şimdilik” çözüm olmaktan uzak olduğu görülüyor.

Son çözüm ise pay kısmındaki menkul kıymetler yani bono, tahvil, eurobond alarak AR değerini yükseltmekti, nitekim öyle de olduğunu gördük.

Kredi riskine girip tahsili gecikmiş alacak sorunuyla uğraşmak istemeyen bankalar menkul kıymet (Hazine bonosu/tahvili) alıp bunların riskini taşımayı uygun gördüler. BDDK’nın kararı sonrası tahvil faizleri 200 baz puan düştü. Bu beraberinde mevduat/kredi faizlerinde düşüşü de getirdi.

Mevduat cazibesini kaybedince yatırımcıların(paranın) dövize, yatırım fonlarına, altına ve borsaya yöneldiğini gören BDDK 21 Mayıs’ta bir hamle daha yaparak gerçek ve tüzel kişilerin günlük 100 gram ve üzerinde altın alım işlemlerinde, altının ilgilinin hesabına aktarılmasının ve/veya kullanıma açılmasının bir iş günü valörlü olarak gerçekleştirilmesine karar verdi. 23 Mayıs’ta Resmî Gazete’de yayımlanan karar ile de döviz ve altın alım satımında uygulanan vergi oranları artırıldı. Daha önce kambiyo işlemi olarak değerlendirilmeyen altın işlemleri bu kapsama alınarak binde 2'lik vergiye tabi hale getirildi. Kararla birlikte bankalarda açılan altın hesaplarında alım satım vergi oranı yüzde 1'e yükseltildi.

AR, Hazine’nin ihraçlarına talep yaratıp borçlanma maliyetini ve bankaların fonlama maliyetinin düşmesini sağlarken, fonlamanın bollaşması da swap kanalından TCMB’nin döviz rezervlerinin yüksek görülmesinin yolunu açtı.

Hikâyenin böyle ilerleyeceği düşünülürken BDDK 29 Mayıs 2020 tarihinde yeni bir düzenlemeye daha giderek bankalar için Aktif Rasyosu (AR) hesaplanmasında değişiklik yaptı.

Aktif Rasyo (AR) formülünün son hali şöyle oldu:

Yapılan değişiklik ile “Krediler” kalemindeki, KOBİ kredileri, proje finansmanı kredileri ve ihracat kredileri hesaplaması bundan sonra 1.1 katsayısı ile ağırlıklandırılırken, 3 aydan kısa vadeli kredilerin hesaplamada “Krediler” kalemine dahil edilmemesi kararlaştırıldı.

“TL Mevduat” kaleminde ise bankaların (kendi aralarında yaptıkları işlemler hariç) müşterileri ile yaptıkları TL cinsi repolar ve ihraç ettikleri 6 aydan kısa vadeli TL finansman bonoları hesaplamaya dahil edildi.

Yine bankaların (kendi aralarında yaptıkları işlemler hariç) müşterileri ile yaptıkları YP cinsi repolar, “YP Mevduat” kalemi altında dikkate alındı. Yine “YP Mevduat” kalemi, YP Kredilerle ilişkilendirilerek katsayısı değişen oranlarda farklılaştırıldı.

Peki, bir ay içerisinde neden ikinci bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu?

Son düzenlemeyle bankaların KOBİ'leri, ihracatçıları ve yatırım projelerini kısa değil uzun vadeli kredilerle daha fazla desteklemesi istenmekte, ama sürecin en başından itibaren asıl niyet bankaları kredi vermeye zorlamak. İlk getirilen düzenlemenin amaca hasıl olmadığı görülünce ikinci bir düzenlemeye gitmek durumunda kalmış görünüyor BDDK.

Zorla “güzellik” olup olmayacağını önümüzdeki günler bize gösterecek, ama ondan önce bankaların, büyük olasılıkla yine tahvile ve eurobondlara yöneleceğini, dolayısıyla tahvil faizlerinin düşeceğini, bunu mevduat faizlerinin düşüşünün takip edeceğini göreceğiz. Hazine’nin tekrar başladığı 6 aydan kısa vadeli bono ihraçları bitecek.

Dışarıdan borçlanamayan bunu iç borçlanmaya yüklenerek çözmeye çalışan, borç çevirme oranı tarihi rekorlar kıran Hazine’nin ihraçlarına “mecburen” talep yaratılacak.

Bir de bütçesi rekor açığa koşan devletin minaresini çalanlara kılıf bulunmuş olacak.

* Modern Ekonomide Para Yaratılması * BDDK, AR’nın her ay sonu itibariyle o aya ilişkin aylık ortalamasının mevduat bankaları için %100’ün, katılım bankaları için%80’in altına düşmemesine karar verdi. [1] YP Mevduat toplamının YP Kredilere kadar olan kısmı için bu katsayı 1 olarak uygulanıyor

414 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page